Bölüm 129

53 12 39
                                    

~Min Jeogsu~

Bileğime sarılmış kelepçelere öylesine boş gözlerle bakıyordum ki yanımda oturan babamın da benimle hemen hemen aynı kaderi paylaştığının farkına varmak o kadar da kolay olmamıştı. Ellerimi kaldırabildiğim kadar kaldırdım ve kumral tenimi sarmalamış metal parçalarını incelerken babamın ellerinin kibarca benimkileri kavramasıyla başımı ona çevirdim.

"Babanla tanışmamız oldukça sertti. Dediğin gibi acımasız bir senaryosu vardı ama onu sevmekten hiç vazgeçmedim." Dişlerimi sıktım, bu detayı hatırlamak bile ondan iğrenmeme sebep oluyordu. Bir de sevdiğini mi iddia ediyordu? Zorla seks yapıp bir de nasıl sevdiğini ima ederdi? Yaptığı onca şeye, babama çektirdiği onca acıya rağmen gerçekten affedilmeyi mi umuyordu? Mesela hiç o günden sonra babamın kalçasındaki dikişler eşliğinde ne acılarla tuvalete gittiğini düşünmüş müydü? Peki ya travmalar? Bir daha hemcinslerinden hoşalanabilmiş miydi? Belki de kendisiyle de hala zorla birlikteydi ama bunu bize yansıtmamaya çalışıyordu. O kadar kızgındım ki ona, bir kaşık suda boğmak istiyordum.

Başını kapıya çevirip boğazını temizledi. "Onu o kadar sevdim ki dünyanın her köşesi bana ait olsun, benden kaçacak deliği olmasın istedim. Şirketin büyüme geçmişinin arka planındaki hikaye buydu işte. Şimdi buraya ilk defa kendi suçum olmayan bir durumdan dolayı kelepçeliyken sana sormak istediğim şeyleri nihayet sorabileceğimi düşünüyorum. Bana cevap verecek misin yoksa öylece oturacak mısın?"

Aslında cevap vermeyeceğimi söyleyip ona aklımca en güzel cezayı kesebilirdim fakat buraya gelmeden önce gözlerinde gördüğüm o gururlu parıltıyı tekrar göreceksem her şeyi söylemeye de daha dünden hazırdım. Bana vurmuş olmasına rağmen hala ondan beklenti içinde olmam da Taehyung babamın bana geçirdiği kabullenilmişlik çaresizlik hissinden mi gelmekteydi?

"Cevap vermeyip ne yapacağım ki? Bir tokat için daha kaşınacak mıyım?" Başımı öne eğerek masaya kelepçelenmiş ellerimle diplerini kaşırken buradan olabildiğince hızlı bir biçimde çıkmak istiyordum.

"O konuya gelirsek..." sıcak nefesi saçlarım arasından tenime ulaştığında kıpırdamadım ama şaşkındım da. Gözlerim açılmış, onun ne yaptığını anlamaya çalışmıştı fakaf bıraktığı öpücük, her şeyi en net haliyle açıklamaya yeter gibiydi. "Özür dilerim."

"Özür mü?" Yavaşça doğruldum, hala arkamdaysa zarar vermek istemiyordum. İkimiz de dik duruşumuzfan ödün vermeden birbirimize bakıyorken "özür mü diliyorsun?" Dedim.

"Evet. Ne olursa olsun sana vuracak kişinin ben olmamam gerektiğini bilmeme rağmen sana vurdum, belli ki canından çok daha farklı bir şeyi yaktım ki Taehyung babanın üzülmesi ihtimalini bile umursamadan kaçtın evden. İşin özü, senden en içten duygularımla özür diliyorum, Jeogsu."

İçten içe bunun kurulmak zorunda olan formalite bir cümle olduğunu düşünmüş olsam da konu Yoongi babam olduğunda bir dakikalığına durup düşünmeniz gerekirdi. Gözlerindeki umut dolu parıltı, yüzündeki ciddi ifade ve bedeninin tamamen bana dönük olarak tüm bu oalnlar neticesinde hala umursadığı tek şeyin ben olmam konularına geldiğimizde ona inanmak için kalbimde hissettiğim duyguya yenik düşmüştüm.

"Önemli değil."

"Elbette önemli. Sana kendimi affettirmek istiyorum. Akşam yanına gelip yatağında başka birinin cesedi bulduğumda başımdan aşağı kaynar suların döküldüğünü hissettim. Senin için gerçekten çok endişelendim ve ilk defa, Jeogsu..." kelepçeli ellerine rağmen işaret parmağı havaya dikilmişti. "İlk defa hatalı olduğumu damalarımda akan kanda bile hissettmiştim."

"Seni affediyorum, pervasız ve düşüncesizce davrandım. Özür dileyecek tek kişi sen değilsin." Başımı çevirdim. Bu kadar seviyeli ama içten başka sohbete girip girmediğimizi merak ediyordum.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin