~Min Yoongi~
Sallanan sandalyede gün batımını izlerken kucağımda uyumuş küçük kızıma baktım. Erkek kardeşi, annesiyle beraber yemek yapmak ve yemekle meşgullerken işlerine ziyadesiyle çomak soktuğum gerekçesiyle beni atmışlardı, kızımız da huzursuz bir uyku evresindeyken bu ılık yaz esintisinde beraber vakit geçirmenin iyi olacağını düşünmüştüm. Sıcağıma uyumuş, başını bana çevirmiş, tüm bedeni yorgunlukla yığılmıştı üzerime. Bir ileri bir geri sallanırken ben de gözlerimi kapattım, hiçbir şey yapmamama rağmen çok yorulmuştum.
Ilık esinti vücudumuzu okşarken 5 aydan uzun süredir bu sakin hayatı yaşadığımızı düşündüm. 5 aydır yaptığım tek şey bebeklerimizin gelişimini izlemek, onlara tüm zamanımı ayırmak ve olabildiğince babamdan uzak durmaktı. Elindeki bebeklerin ona ait olmadıklarını anlayana kadar böyle sürmesi gerektiğine karar verdiğimizden beri oradaki gelişmeleri de takip etmez olmuştum.
Aslında bedensel olarak bu sakinliğe çoktan alışmıştım. Uykularım düzene girmemiş, yemek yiyişim hızlanmamış, bedenim bunu tam anlamıyla kavrayamamış olsa da deniyordum işte.
Taehyung hızlı adımlarla dışarı çıktığında gözlerimi aralayarak baktım ona. Elindeki büyük peçeteye koyduğu kek dilimini gösterdi. "Tadına bak, Yoon! Bence bu sefer yakmadım."
Ağzımı açıp onu beklediğimde en başta göz devirmiş ama ardından küçük bir parçayı üfleyerek dudaklarım arasına bırakmıştı. Tıpkı onun gibi tatlı bu kekin tek sorunu, dinlenmeye ihtiyacı olması olabilirdi. "Bir yumurta fazla kırmışsın."
"NE!?" omuzlarını düşürdü. "Ama ötekinin sarısı çok küçüktü, ben de az olmasın diye bir tane daha kırayım dedim."
"Yine de lezzetli olmuş.." elimi ona uzattım. "Ama benim tatlım zaten burada."
Elimi tutup öperken onu kendime çektim ve yanağını nazikçe okşadım. "Sana kek yapabilirim."
"Güzel olmamış yani..." kırgın bir tonda mırıldanırken hafifçe gülümsedim.
"Öyle demedim ama..." gülümseyerek gözlerine baktığımda tavırla içeri geçmesi, iç geçirmeme sebep oldu. Kucağımdaki kızıma baktığımda gözleri aralık, meraklı gözlerle bana baktığını fark ettim.
"Ben mi haklıyım, yoksa baba mı?" Kollarının altından tutup kaldırdığım anda çığlığı basarak kıkırdamış ve ellerini yine bana uzatmaya başlamıştı. Gülerek tekrar göğsüme yatırıdm ve huzurlu mırıltılarını dinlerken seyrek saçlarına öpücükler bıraktım. Ne kadar hızlı büyümüşlerdi böyle! Dalga geçiyorlar sanmıştım, inanmazdım yetişkinlere fakat gerçekten çocuk sahibi olmak müthiş bir şeydi. Elim kadarken dirseğime kadar büyümüştü bedeni. Omzuma yatırdığım anda küçücük bir top gibi kalıyordu. Bezinin bağlandığı ve bu sebeple de normalinin iki katı görünen poposu bile kafasından büyük görünüyordu. Gülmeden edememiştim.
Saçlarımı yakalayıp da çekiştirmeye başladığında onu yine havaya kaldırdım ve heyecandan açmış olduğu elleri arasından kurtardığım saçlarımın parmaklarından dökülüşüne baktım. O da bir an için korktu, ellerini cekti, gülerek gönlümü almaya çalıştı ama başaramadığını görerek yüzünü düşürdü.
"Babanın canı acıdı." Dedim usulca. "Güzelim, saçlarımı neden çekiyorsun? Çok mu merak ediyorsun?" Onunla konuşmam her zamanki gibi mutlu ederken tepinmiş, ellerini sallamıştı. "O zaman sana vereyim, tamam mı?" Omzuma yatırıp başımı ona eğdiğimde neşeyle kıkırdamış, saçlarımı çekiştirmeye başlamıştı. Gülerek onu omuzlarıma oturttum. Önce heyecanla kaskatı kesilse de tekrar merak ettiği saçlara dokunmaya başlamıştı. Karıştırıyor, çekiştiriyor ve yüzünü gömerek neşeli çığlıklar atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...