~Lee Byeol~
Üzerimdeki, koyu mor tonlarındaki geceliğin saten kumaşını incelerken yapayalnız kaldığım odaya şöyle bir göz attım. Ablamın ilk kuralını çiğnediğim için kendimi berbat hissediyordum. "Asla patronunla yatma, Byeol." Şimdi bile kulağımda çınlayan bu sert sesi, bir daha asla duymamak istercesine ellerimi kulaklarıma bastırırken düşünmeden edemiyordum. Beni kovacaktı, yine o çöplüğe dönecektim, yine uykusuz gecelerimi anayasa maddeleri okuyarak geçirmek zorunda kalacaktım. Acınası ve çaresiz hissediyordum.
"Byeol..." kulağıma dolan merhametli sesle beraber gözlerimi açtım, ne zaman bu hale geldiğimi hatırlamaya çalıştım. Bacaklarımı kendime çekmiştim, yumruklarım kulaklarımı örtmeye çalışırken aynı zamanda sıkıştırdığı için canımı yakıyordu. "..iyi misin? Sana su getirmiştim."
Göz ucuyla komodinin üzerinde duran küçük sürahiye baktığımda elimi tuttu ve elindeki bardağı avcumun üzerine temkinli bir hareketle bıraktı. "Gidip kendim almalıydım, asla tam anlamıyla emin olamam. İç şimdi."
İç geçirerek suya baktım, hala içmemi bekleyen gözlerle beni izlemesine karşılık bir yudum almıştım. "Teşekkür ederim.."
"Daha iyi hissediyor musun?" Yanıma oturdu, sırtımı sıvazlarken yanağımı öpüyor, benimle ilgilenmeyi eksik etmiyordu. Gözlerimin yine dolduğunu hissederken bu sefer ağlamamam gerektiğini biliyordum. Yabancının teki bile babamdan daha çok seviyordu beni, böyle hissediyordum. Bu hislerim yüzünden çektiğim vicdan azabının yanında bir de büyük bir acı vardı. O yaraları yıkayan adama, yıkadığı için acıyor olsa da ses etmediğim ve iyileştireceğine inandığım adama bakmak öylesine zordu ki...
"Evet, teşekkürler. Böyle bölünsün istemezdim." Bardağı komodinin üzerine bırakırken yanağımı öptü ve ellerini üzerimden çekerek tüm ciddiyetini bana verdi. Yine de onun koyu kahve gözlerine bakmakta hala zorlanıyordum.
"Bölünmedi, böyle aptalca şeyler söyleyip durma. Neden ağlıyordun, canını mı yaktım yoksa? Eğer durum buysa söylemekten çekinme." Hala kendisini suçluyordu, şaka gibi geliyordu! Oysa ilk defa kalbimin en derinlerinde bu sevgi duygusunu hissettiğim için nefsim, beynime bu konuda geç kaldığını söylediği için duyduğum bir acıydı bu.
"Sizinle alakası yok, sanırım fazla zevk alıyordum." Gülümseyerek ona sarılacakken kollarımı tutmuş ve tekrar kucağıma bırakmıştı. İçim resmen paramparça olmuştu. Bu son birlikteliğimizse bile böylesine hızlı ve acılı bitmesini istemiyordum. Son birlikteliğimizin benim yüzümden yarım kaldığı düşüncesiyle yüzüne bakamazdım her gün. İstifamı kabul etmeyeceğini sıkça dile getirmişti ama başka türlü nasıl yaşardım?
"Bana doğruyu söylemiyorsun." Dertli bir ses tonu takınmıştı şimdi de. Benim derdimi kendi derdi yapmıştı.
"Sadece... bilirsiniz işte... çok hoşuma gitti. Sanki gerçekten seviyormuşsunuz gibiydi." Ellerimle oynamaya başladım. "Ama önemi yok, boş verelim gitsin."
"Seni sevmediğimi ve bunu öylesine yaptığımı mı sanıyorsun?" Sesine yüklenmiş soğuklukla ürperdim. Neden bir anda bu kadar gerilmişti ki?
"H-hayır!"
Bana yaklaştı, yüzüme düşen ince perçemleri çekti ve ayağa kalktı. "Biraz dinlenelim, olur mu?"
Haklıydı, hemen peşinde ayağa kalktıysam da o çoktan yatağın kenarına uzanmış, üstünü örtmek üzere bekliyordu. Eğilerek selam verecekken tek kaşı havaya dikildi. "Buraya gel, Byeol. Yanıma uzan."
Kelimelerindeki emri hissetsem de bana karşı bir rica gibi geliyordu. Her ne kadar rica edecek birisi olmadığını, bana özel davranmayacağını bilsem de kendimi bu şekilde kandırmak bile o eşsiz sevgi duygusunu tekrar tekrar hissetmeme ve ağlamama sebep olabiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanficBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...