Bölüm 150

31 8 2
                                    

~Min Yoongi~

Gözü dönmüş, ifadesi, bu durum için yeterli bir betimleme olur muydu, bilemiyordum fakat babam Min Jaesung, şu an yumruklarını öyle bir sıkmış haldeydi ki avcundan yere damlayan kırmızı sıvının asıl kaynağından yayılan acıyı hissettiğini bile sanmıyordum. Simsiyah gözleri, karşısında gökyüzünü yarmaya çalışırcasına havalanan alevlerle parlıyordu.

"Yoongi..." usulca adımı mırıldanırken kaşları çatıldı, ifadesi bulanıklaşmaya başladı. Onu okumak gitgide zorlaşırken ben de artık net bir duygu durumunda kalamıyordum. Gerilmiştim, hem de hiç gerilmediğim kadar. "Senin bir şeytanın ruhuyla doğacağına adım kadar emindim. Körpe inancım, sırf bu yüzden sana vaftiz yapılması isteğiyle kavurdu bedenimi. Şimdi o isteğin nedenini anlıyorum. Sen hem annenle benim, hem de tüm dünyanın kabusu olmuşsun."

"Sana bunu yapacağımı zaten söylediler." Dedim soğuk kanlı kalmaya çalışarak. "Her şeyden haberin vardı, yine de beni durdurmaya çalışmadın. Ben şeytansam sen de bana bir an olsun başını kaldırmayı düşünmedin, iyiliği arzulamadın! Eğer benim bir şeytanın ruhuyla doğduğuma inanıyorsan bu ruhtan bir adet de sende olduğunu sakın unutayım deme!"

"Seni... seni yer cücesi!.." öfkeyle titreyen elleri ve göz bebekleri korkunun en saf halini sunuyordu fakat yaptıklarımın hiçbir kötü yanı yoktu. Ben, bizim için en doğru olanı en erken vakitte yapmıştım! Bir tek fazla söz söylemeye hakkı olduğunu düşünmüyordu. "Yaptıklarının birinin bile farkında değil misin sen!?"

"Sana yardım ettim!"

Onu en çok sinirlendiren şeyin ne olduğunu merak ediyordum. Beni uçurumun kenarına, elimden tutup götürse ve artık ölmen gerekiyor, dese bir an için bile durup düşünmeden atlayabilirdim. Her ne kadar bana bir bok parçasıymışım, annem beni doğurmamış da bakmak zorunda kaldıkalrı bir aile dostunun çocuklarıymışım gibi davransa da onu seviyordum. Kalbimde varolan bir merhamet duygusu vardı, yalnızca o ve anneme karşı kabaran. Bu tanıdık ama çok da iyi bilmediğim duyguyu bir de Jungkook'a karşı hissettiğimde onu öldürmek, bana imkansız gibi gelmişti. Yarı açık, neredeyse ağlamak üzere gibi görünen gözlerine bakarken tetiği çekmek öylesine zorlamıştı ki bedenimi, şimdi bile etkisi altında gibi hissediyordum. Ellerim uyuşmuş, bedenim kaskatı kesilmişti o an.

Babam bileklerim etrafında çecirdiği zincirlere bakarken ruhsuz görünüyordu. Görünüşü her bir hamlesinde daha soğuk, daha karanlık görünürken hala suçumu anlayamıyordum. Bu zamana kadar hata yapmamış bir çocuk için cezalandırılmak, gururdan da öte bir duyguyu kırıyor, kişiliğini baştan aşağı yeniden şekillendiriyordu. "Yaptıklarını sıcak bir banyoyla uzun uzun düşün, Yoongi. Ne kadar saçmaladığını, ne kadar ileri gittiğini bir düşün. Seni böyle yetiştirmedim ben."

"Hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyorsunuz fakat ben hiçbir şey yapmadım." Dişlerimi sıktım, yutkunmak bile imkansız geliyordu o an.

"Düşün, zeki bir çocuksun sen, Yoongi. Eminim anlayacaksın." Musluğu açıp da odadan çıktığında bacaklarımın arasından akan sıcak suyun etkisiyle kendimi refleksel olarka kaldırmak istediysem de böyle bir şey mümkün olamadı ne yazık ki. Bacaklarımın altından derimi yakan suyun yukarı doğru çıkan dumanını izlemek dışında elimde olan ikinci seçenekse hemen yanı başımdaki pencereden ana girişi izlemekti. Arabaların girip çıktığını görebiliyor fakat güllerle çevrelenmiş merdivenler hakkında yorum yapamıyordum ne yazık ki.

Yaklaşık yarım saat sonra boğazıma kadar dolmuş küvetin suyunu kapatmak için babam geri döndü. Benimle insan gibi konuşmaya başladığını sandığım o taburesine tekrar oturdu ve kıpkırmızı kesilmiş bedenimi, saydam sıvının altında kavrulurken baştan aşağı süzdü. "O evdekiler de eminim böyle yanmışlardır." Dedi acırcasına. Onda böyle bir duygunun varoldupunu bilmek beni şaşırtmaktan çok hayal kırıklığına uğratmıştı.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin