Bölüm 58

94 16 51
                                    

Şimdi senden sessiz olmanı rica ediyorum
Gözlerime bak ve hiçbir şey söyleme
Karar verdim, aşktan bahsetmiyoruz,
Gitmene izin veriyorum, lütfen git.~

~Kim Seokjin~

"Taehyung nerede?" Beni ilk defa bu kadar çok görmezden geldiği için şaşkındım. Kıyafetleri yırtılmıştı, bedeninden yer yer kanlar aksa da umursamıyor gibi görünüyordu. Hızlı adımlarla merdivenleri tırmanırken peşine takıldım. "Yoongi, cevap versene! Taehyung nerede?"

"Ondan çekilin." Sesi o kadar soğuktu ki bir adım kadar geriye sendelememe sebep olmuştu. Babası, onun dosyasını alıyor diye masayı parçalayan adam mıydı şimdi bu karşımdaki? "Onun etrafında benim adamlarımdan kimse olmayacak."

Derin bir nefes aldım, o odasına girerken ben de hızlıca geçtim. Kıyafetlerini üzerinden tembel hareketlerle çıkarırken sert ve tamamen ruhtan yoksun bakışlarını bana çevirmişti. "Ne istiyorsun?"

"Seni anlamayı. Anlatacak mısın?" Ona doğru bir hamle yapacakken ayağa kalktı, banyonun kapısını açıp küveti haşlanacağı kadar sıcak bir suyla doldurmaya başladı. "Derdin ne senin?" küvetten yükselen buhar oldukça yoğundu ama onun bunu görebildiğini sanmıyordum bile. Suyu biraz daha ılıştırmayı düşünüyorken elime vurdu, tıpkı bir çocuğun eline yaramazlık yapmaması için vurulduğu gibi.

"Beni kim anlamış da sen anlayacaksın?" tamamen soyunduğunda yüzümü buruşturdum. Bu adamın neden bu kadar açık olduğunu anlamıyordum bazen. "Beni sudan çıkarmaya kalkma, yoksa seni de boğarım."

"Beni de mi?" Kendisini küvete yüzüstü bıraktığında gözlerim ardına kadar açık halde baktım ona. Bembeyaz teninde oluşan yer yer kızarıklık içimi bunaltırken bakışlarımı saate çevirdim. 20 dakika... Yoongi suyun altında 20 dakika kadar nefesini tutabilirdi. Bir tabureyi altıma çektim. Araplarla ne yaşamıştı da kendisine, babasının yaptığı işkenceleri tekrarlıyordu?

"Seokjin!" Sesimi haykıran Hoseok'tan başkası değildi. Kapı açıldı ve içeri girdiğine dair duyduğum adım sesleri yaklaştı. "Korumalar buraya girdiğini söylediler ama sen... Banyoda ne arıyorsun?" Şaşkınlıkla beni birkaç adım öteden süzerken iç geçirerek elimle karşımdaki manzarayı gösterdim. Önce kaşları çatıldı, girip girmemek konusunda kendisiyle savaşırken sonunda başını çevirme cesaretini göstermişti. "Tanrım!"

"Korkma, ölecek değil ya..." Onun içine su serperken benim içimin endişeyle daha fazla kavrulması aynı anda gerçekleşiyordu. "Sen neden beni arıyordun?"

Kendisine geldi, gözlerini ovaladı. "Doğru ya... Taehyung bana Yoongi'yi sorup duruyor. Onun telefonlarını açmıyormuş."

"Hak etti, bana kalırsa. Ne yapmamı istiyorsun?"

"Senden bir şey istediğim yok, ben ne yapacağım, onu söylesen yeter."

İç geçirirken saate baktım. Daha beş dakika geçmişti ve küvetten hala hava baloncukları çıkmıyordu. Ciğerlerini yoruyordu, şoka sokacaktı. Belki hala 5 dakika geçtiğini fark etmemişti, emindim ki birazdan verirdi nefesini, vermeliydi! "Bilmiyoruz, de." dedim usulca. "Aralarında bir şey olmuş gibi duruyor. Yoongi onsuz buraya gelmezdi."

"Bir de..." Ellerini cebine soktu. "Şu Arap kraliçeyi Namjoon bize teslim etmesi gerektiğini söyledi. Onu odalardan birisine kapattım ama ne yapacağız ki?" Endişeli gözlerini tekrar Yoongi'nin çıplak ve kızarmış sırtına çevirdi. "Gerçekten ölmez, değil mi?"

"İntihar etmek için daha kolay yollar var. Böyle bir şey yapacağını sanmam." Ya da en azından öyle umuyordum. "Yoongi istemiştir. Neden Namjoon getirmiş ki? Ne işi varmış onunla?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin