Bölüm 96

63 15 71
                                    

~Kim Taehyung~

Sessizlik, artık katlanılabilir gibi değildi.

"...sonra ben de merdivenleri ikişer üçer indim ama nasıl koşuyorum biliyor musun?.." kalbim, beni dinlemediğini hissettiği her anda daha da hızlanıyordu sanki. Göğsümden çıkmak, onun kalbinin hala varolduğuna kendi gözleriyle bakmak istiyor gibiydi. Yemeğini yerken yine başını kaldırıp da bana bakmamasına rağmen ellerimi sallayarak koşuyor taklidi yaptım. "İşte böyle! Sonra son iki basamak kala bileğim burkuldu ve yuvarlanarak kapının önüne kadar sürüklendim."

Hiç tepki vermemeyi nasıl başarıyordu?

Çocuklarımızı sonunda bir kez de olsa gördüğüm için memnundum ama şimdi de Yoongi'nin bu sessizlik hallerinin devamı, içime büyük bir korkunun düşmesine sebep olmuştu.

"Sen de çok sigara içtin herhalde. Üzerin hep is kokuyor. Yangında falan değildiysen tabi!" Yaptığım şakaya gülerken yine bir umurla da olsa baktım ona. Bir an için durdu, başını eğerek kıyafetlerini kokladı. İlk defa beni dinlediğine dair bu kadar net bir kanıt görebildiğim için neredeyse havaya uçacaktım. Daha büyük bir heyecanla masaya eğildim ve onun ruhtan yoksun karanlık gözlerine baktım. "Yine de hala çok leziz bir kahve kokusu var üzerinde. Acı bir tadı var ama seninle bütünleştiğinde güzel oluyor. Baharatlı kokuyu da uzun zamandır almadım, neden acaba?"

Umursamadan yemeğine döndü, kırmızı şarabına uzandı ve bir yudum aldı. Konuşmaların tek taraflı olması 1 yıldır sürüyordu. Arkamda kalan takvimden tarihe baktım. "Vay canına, bir koca yıl geçmiş. Bugün bir pasta mı alsak? Çikolatalı ve çilekli olsun. İkimiz de yiyebiliriz o zaman, ikimizin de zevkine uyar."

"Ama çileğe alerjiniz var, bunu yapamayız." Yoongi iç geçirerek ceketinin altında kalan silahını aldı ve az önce konuşan adama doğrultup gözünü bile kırpmadan öldürdü. Kalbim yine korkuyla hızlanırken bir yıldır süren bu durumdan sonra artık alıştığımı bile düşünebilirdim.

Öldürürdü, Yoongi'ydi bu. Öldürmek üzerine eğitilmiş birisinden yaşatmasını bekleyemezdiniz.

"Şey, her neyse..." taşınan cesede göz ucuyla bakarken konuyu değiştirmek için de bir bahane arıyordum. Benim yüzümden ölen adamların haddi hesabı yoktu ve bu durum, boktan da beter hissetmeme sebep oluyordu. "belki de kutlamasak daha iyi olur. Bugün başka neler yaşadığımı bilmek-" kapı tıklatıldığında ikimiz de tüm ciddiyetimizle döndük.

Aralanan büyük kapının ardından içeriye Hoseok girdi ve oldukça abartlılı bir reverans yaptı. "Böldüğüm için özür dilerim, Kim- yani şey, Min Taehyung'un ziyaretçilerinin geldiğini haber verecektim."

"Oh, tanrım, sonunda!" Ayaklandığım anda onun soğuk sesiyle hepimiz yerimize mıhlanmıştık.

"Kim?"

Hoseok yutkundu, bir bana bir Yoongi'ye bakarken ben de tıpkı onun gibi gözlerimi ikisi arasında gezdiriyordu. Herhangi bir ipucu yoktu ve bu, durumu daha korkunç bir hale sokuyordu. "Dernek üyeleri olduklarını söylediler."

"Dernekle bağlantısını kesmenizi söylemiştim." Yoongi ayağa kalktığında hemen kapıya yöneldim ve Hoseok'u da iterek kapıyı arkamızdan kapattım.

Sanki ölüm fermanımı, gözleri önünde imzalamışım gibi korkuyla bakıyordu yüzüme. "Delirdin mi sen!? Sözünü kestin onun!"

"Merak etme, birbirimizi dinlemiyor olmamız yeni değil." Omuzlarımı düşürdüm ve hevesle baktım. "Gelmişler mi gerçekten? Sonunda farklı bir yüz görebileceğim!" Boğazımı temizleyerek gözlerimi kaçırdım. "Alınma tabi."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin