~Kim Seokjin~
Yıllar... bazen zaman su gibi akıp giderken bazen de olduğu yerde sayıyor hissi verirdi. Jeogsu'nun babasına kendisini kanıtlaması ve Merigi'nin dinginlik kazanmasının üzerinden 7 yıl geçmişti. Gözümü açıp kapatmışım gibi hızlı olduğunu düşünüyordum.
Anahtarlığımı işaret parmağıma takmış sallayarak çıkıyorken oldukça rahattım. Hoseok, Taehyung'u Jimin'in yanına götürürken çocuklar da beraber el ele tutuşmış, farklı bir aktivite yapmaya oldukça hevesli bir biçimde gitmişlerdi. Yoongi bir süre için de olsa ailesinin huzurlu bir biçimde dışarıda gezebilmesini, hayat enerjilerinin sönmeyecek şekilde özgürlüklerine bağlı kalmalarını istiyordu. Onun gibi sevimli bir aşık da aynen öyle yapardı zaten.
Tam merdivenleri inmiş, yemek odasının önünden geçiyorken gözüme bir silüet çarpıverdi. Durdum, bir iki adım kadar geri gittikten sonra benden biraz daha kısa adamı görüş açıma alabilmiştim. Sert ve soğuk gözleri beni baştan aşağı süzerken üzerindeki takım ilk defa ziyadesiyle düzgündü. Yemek masası yemeklerle doluydu fakat o, oturmaya bile tenezzül etmemişti. Belki de zehriliydi ve kendisine bu acıyı daha fazla yaşatmak istemiyordu.
"İyi geceler, Kim Seokjin." Dışarıdaki gece ayazı kadar soğuk sesinden dökülen kelimeleri yıllardır işitmenin verdiği bir aşinalık vardı üzerimde.
Ellerimi cebimden çıkardım, anahtarlığımı bile parmağımda zar zor tutuyorken ciddiyetimi takındım. "İyi geceler, Min Yoongi. Yardımcı olabileceğim bir şey var mı?"
Ne zamandır elinde tuttuğunu görmediğim viski şişesini kaldırdı, gözlerini bir saniye olsun benden ayırmadığı o sürede "biraz konuşalım." Dedi.
İç geçirdim, mesai saatim biteli çok oluyordu ve açıkçası kiraları toplamakla ilgili o kadar büyük hayallerim vardı ki gerçekleştiremediğim için gerçekten üzülebilirdim. Yine de Yoongi bir şeyi istiyorsa asla altı boş olmazdı, sadece sohbet etmem istemediğini gözlerine bakarak bile anlayabiliyordum.
"Uzun sürecek mi?" Dedim usulca. Elinden şişeyi aldım, önden gitmesine izin verdim, her zaman olduğu gibi.
"Merak etme, bu konuşmadan sonra günün geri kalanının hatta geriye kalan hayatının sana ait olacağını zaten anlayacaksın." Beni de korkutan buydu ya. Ne zaman beni azad etse bilirdim ki bana taktığı o görünmez zinciri çekmeye başlar ve bir şekilde yine ayağının ucuna köpek misali oturturdu.
Merdivenleri ağır adımlarla çıkarken ne kadar yaşlandığını düşündüm. Elbette hala dinç ve kendisini koruyabilecek kadar da hızlıydı fakat içten içe artık onun beyaz perçemlerinin arttığını görebiliyor ve onunla geçirdiğim yılların çok ama çok gerilerde kaldığını hissedebiliyordum.
Çatı katına çıktı, burası ikimizin özel bir alanıydı. Ne zaman Bay Min bize kızsa buraya gelir, yine içki içerek dertleşirdik. Yaşımıza rağmen içmemiz serbest olduğundan bu duruma takılan da olmazdı. Yoongi yaşlı vücudunu yine yere bıraktı, ışığını aradığı küçük çatı katı odasının ortasında bulunan tozlu masaya hasretle baktı. "Mendilin var mı?"
Beyaz mendilimi çıkarıp temizlediğimde sert gözlerinin beni yargıladığını hisseder gibiydim. Bana neden siyah olanı kullanmadığımı sorduğu ortadaydı. "Hediyelerini saklamayı seviyorum, kullanmayı değil." Dedim özetle. Pek ikna olmamış olsa da kabullenmek zorunda kaldı.
"İyi." Onun basitçe savuşturma yöntemi.. bazen hiç değişmediğine tekrar ve tekrar şahit oluyordum işte. Yanında getirdiği kadehleri yarı yarıya temizlenmiş masaya koydu ve içlerine o zehirli sıvıyı dökmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...