Bölüm 147

29 6 17
                                    

~Min Yoongi~

"Dün gece neredeydin?"

Mutfak; ailenin dedikodusunun çokça döndüğü, neredeyse tüm korumaların bir paket ramen yemeye geldiği, aşçıların düşmanların aşçılarından oluşması ve elbette orada beni görmeyecekleri kadar büyük bir yeri kaplaması sebebiyle genelde burada olduğumu ruhları bile duymazdı. Oysa ben onların her türlü sohbetlerine şahit olur, hepsini tek tek dinlerdim.

"Deokjun-ah, bu konu hakkında neden bu kadar ısrarcısın?" Yootae akıllı birisiydi. Her ne kadar fevri davranışları da bulunsa genelde kime neyi ne kadar söylemesi gerektiği konusunda ustaydı.

"Çünkü bilmek istiyorum! Bana zaman ayıracağını söylemiştin, bana söz vermiştin! Beraber bira içip pişti oynayacaktık!" Sesindeki hayal kırıklığını iliklerime kadar hissediyordum. İkisi arasındaki bu ilişkinin iş arkadaşlığını ötesine geçtiğini hisseder gibiydim. Yine de bu, böylesine acımasız bir dünyada atılacak en aptalca adım olurdu zannımca.

"Son anda fazladan mesai yapmam gerekti işte! Nesini anlamıyorsun!?" Sert çıkışından hemen sonra elindeki çubukları masaya fırlattı Yootae. "Ben seni yarı yolda bırakmaktan çok memnun kalmış gibi mi görünüyorum?"

Dolabı açan aşçıların bacakları arasından geçerek süt paketini aldım ve ruh gibi çıkarak tezgahların arkasından Yootae ve Deokjun'u izlemeye devam ettim. Deokjun artık öfkeden kızarmış, neredeyse patlamak üzere olan bir yanardağı andırıyor gibiydi. Yootae ise tamamen kırgındı. Yüzündeki o asabi ifadenin altında anlaşılmamanın kırgınlığı mevcuttu. "Ne yaptığını söyle. Burada mesaiye kalıp ne yaptın? Min Jaesung seni hiç görmemiş! Öyle söyledi!"

Yootae derin bir nefes alarak önündeki ramene döndü, masaya fırlattığı çubukları tekrar eline alıp yemeğini karıştırmaya başladı. Üzerinden tüten buharı, yüzünü birkaç saniyeliğine buğuluyordu. "Bu akşam yapalım, ne dersin?"

Süt kutumu sertçe ortalarına bıraktığımda ikisi de yerinden sıçradı. Bar taburesine tırmanmak için iki katı çaba harcarken Deokjun beni kucaklayarak tek hamlede oturttu. "Burada olduğunuzu bilmiyorduk, Bay Min."

"Sanki normal zamanlardan farklıymış gibi davranıyorsun." Paketi makasla kestim, bardağıma doldurup ışığa doğru tutmak üzere kaldırdım. "Bu akşam yine karın ağrımla ilgilenmen, gerekecek gibi görünüyor, Bay Jung."

Deokjun böyle bir şey söylememi kesinlikle beklemiyor olacak ki aniden Yootae'ye döndü. O da omuzlarını kaldırdı, yalanıma ortak olmaya dünden hazırdı. "Çok önemli mesaimi öğrendin mi şimdi? Mutlu musun, Deokjun?"

"Bundan haberim yoktu." Başkoruma makamına alışmış Deokjun için yaralayıcı bir haberdi. Ondan gizli, bu evde yapılan başka bir olay vardı. Kimse onu dahil etmek istememiş ve hatta ne olduğundan bahsetme zahmetine bile girmemişti. Kırgın olma sırasının kime geçtiği açıkça anlaşılıyordu.

Yootae derin bir iç geçirdi. "Bundan haberinin olmasına gerçekten ihtiyaç var mıydı ki?"

Sırtımı esnettim, dün gece pek de iyi uyuyamamıştım. Her an babam odama dalacak ve yaptıklarım hakkında bana hesap soracak gibi hissettiysem de böyle bir şey olmamıştı. Keşke bu kadar endişe edeceğime mışıl mışıl uyusaydım, diye düşünüyordum şimdi.

"Bugün de çok süt içtim. Sütün içindeki laktozun bu kadar çok karın ağrısı yapması normal değil, bana kalırsa. Bunun hakkında araştırma yapacağım." Sandalyeden tırmandığım gibi indim, ikisine de el salladım. "Süt içerken eşlik ettiğiniz için teşekkürler."

Akşam olana kadar yaptığım tek şey kütüphaneye kapanmak ve kendi kendime olacak olayları senaryo etmekti. Yootae bir bakıma bana teşekkür eder gibi bir yüz ifadesiyle yanıma geldiğinde hala karşı duvarı izlediğimin farkında değildim. "Burada ne yapıyorsun?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin