Bölüm 125

41 12 20
                                    

~Kim Taehyung~

Neye uğradığımı şaşırmıştım.

Merigi, ağzı beş karış açık halde hala kardeşinin yerde yatan baygın bedenini izliyorken bense Yoongi'ye bakmaktaydım. Yemek odasının kapısı açıldı, içeriye Hoseok girerken hemen yanındaki doktorla beraber oldukça tedirgin görünüyorlardı. Bense donakalmıştım. Donakalmış, evladımın bedenine bile sarılacak gücü edinememiştim bir türlü.

Yoongi üzerini düzeltti, omuzlarını geriye atarken gözleri göz kapaklarının arkasına sığınmıştı. Hoseok tam karşısına geçtiğinde doktor da yere çökmüş, oğlumun kızarmış yüzünü inceliyordu.

Doktor işini halledene kadar odaya hakim olan kaotik sessizlik, bir bakıma beni yorarken bir bakıma da rahatlatıyordu. Yoongi'yle olan tartışmamızdan sonra böylesine sert bir tepki verebileceğini, kendisini kontrol edemeyecek kadar dolacağını tahmin etmem gerektiğini düşündüm. İçten içe kendime kızarken bir yandan da ona kızmayı eksik etmiyordum. Ben ne kadar suçluysam o da o kadar suçluydu. Oğlumuza vurmaya, biricik mucizemizi bayıltacak derecede acı çektirmeye nasıl cüret ederdi?

"Onu odasına götüreyim." Doktorun söyledikleri bir bilgilendirmeden çok, sizi baş başa bırakayım, der gibiydi. Kucağına aldığı gibi odayı terk ederken hala Hoseok ve Yoongi'nin derin bakışmalarını izlemekle meşguldüm.

Merigi yavaşça ayağa kalktı, ellerinin titrediğini saklamak istercesine sımsıkı yumruk yapmıştı. "Ben de yanına gitsem iyi olur." Seri adımlarla hemen doktorun arkasından odadan çıktığında üçümüz baş başa kalmıştık.

Hoseok gömleğinin kol düğmeleriyle oynarken sonunda gözlerini yere dikmişti. Aralarındaki bu sözsüz meydan okumanın kazananını yine Yoongi yapmıştı, bu hareketiyle. "Bunu yapmak istemiyorum." Sesi yorgun ve bir bakıma da bıkkın geliyordu. Sanki ona zorla verilmiş bu göreve kendisini layık görmüyor gibiydi.

Yoongi omuzlarını şöyle bir geriye attıktan sonra "buna hakkın varken yapmalısın." Dedi. "Çocukluk arkadaşımın yapmasından daha az yaralayıcı olacağı kesin. Kendimi şanslı sayacağım."

"Cezanı ceza olarak bile görmüyorken elimi yorduğuma değmeyecek gibi görünüyor. Az önce yaptığının farkında değil miydin? Küçücük çocuğa travma kalacak bu!" Hoseok, sesi gitgide yükselerek konuşuyorken sonunda ben de ayağa kalkacak gücü bulmuştum.

Ağır adımlarla yanlarına giderken Hoseok'un yorgun bakışları yavaş yavaş beni buldu. "Bana da ne hakkında konuştuğunuzu anlatacak mısınız yoksa yine her şeyi biliyor gibi öyle köşede izleyeyim mi?"

"Yıllardır berabersiniz ama çocuklarına her gece okuduğun kural kitabını eşine okuma zahmetine bile girmedin mi?" Hoseok yine ters bir cevapla Yoongi'ye döndüğünde kaşlarım çatıldı. Beraber dünya klasiklerini okuduklarını sanıyorken o yine iş hakkında türlü şeyler mi anlatmıştı çocuklarımıza? Böyle mi öğrenmem gerekiyordu bunu da?

"Demek ki tartışmamızı sonraya ertelemek iyi bir fikir değilmiş." Ellerimi belime koydum, onu baştan aşağı süzerken iç geçirdim. "Ona odadan çıkmasını, burayı toplamaları için birkaç kişiyi göndermesini ve iki kadeh de şarap bırakmasını söyle. Bu tartışmayı bitirdikten sonra da her ne halt yiyeceksen yemeye devam edebilirsin."

Hoseok şok olmuş bir ifadeyle bana bakıyordu, konuşma yetimi tekrar kazanmış komadaki bir insanmışım gibi davranması hoşuma gitmemekle beraber sinirlerimi daha da geriyordu. Yoongi elini bana uzatıp "Taehyung-ah..." demeye kalktığı ilk anda elimin tersiyle eline vurup geri savurdum.

"Söyle, dedim." Yoongi şaşkın ifadesini yalnızca birkaç saniye için bana sunduğunda ona karşı takındığım bu duygusuz ruhu nereden çıkardığımı düşünüyordum. Beni, ben olmaktan çıkaracak kadar kızdırdığı için onu asla affetmeyecektim.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin