Bölüm 126

42 12 10
                                    

~Min Merigi~

Kapıyı arkamdan kapatırken titreyen bedenime hakim olmaya çalışıyordum. Yoongi babamı daha sinirli gördüğüm zamanlar da olmuştu ama daha önce hiç bir insana karşı fiziksel şiddet uyguladığını görmemiştim. Genel anlamda güçsüz görünür, zayıf olacağını belli eden kıyafetler tercih ederdi fakat şimdi biliyordum ki o, gerçekten fazlasıyla güçlüydü.

İçeride neler olup bittiğini deli gibi merak ediyor fakat sinirlerini haddinden fazla gerdiğim o ortama bir kez daha elimi kolumu sallayarak giremeyeceğimi biliyordum. Yoongi babam bu sefer beni öldürmekle kalmaz, parçalarımı Yeontan'a çiğ çiğ yedirmekten çekinmezdi. Derin bir nefes alıp merdivenlere yöneldiğimde dışarıda dört kişinin beraber görev dağılımı yaptıklarını gördüm. Sessiz adımlarla yanlarına giderken bunların Ko Woorim, Kang Hyung Ho, Bae Dohoon, Cho Mingyu olduklarını fark ettim. Saçlarımı savurdum, derin bir nefes aldım. "Merhaba!" Dördü bir anda dik duruşlarına bürünüp ciddi ifadelerini takındıklarında yüzüme hınzır bir sırıtış yerleşti. "İnanamıyorum, yoksa yine Mingyu hepinizi ele mi geçirdi?"

"Öyle bir şey yok!" Geriye kalan üçü her ne kadar karşı çıkıyor olsa da Mingyu göz ucuyla onları süzüyor ve onaylamaz bakışlarıyla durumu tüm saflığıyla ortaya seriyordu.

"Sorun değil, babama söyleyecek değilim ya!" Kıkırdıyorken bu sefer dördünün aynı anda çıkışmasıyla şaşkınlığımı gizleyecek vakit bile bulamamıştım.

"HANGİSİNE!?"

Elimi saçlarıma attım, derin bir iç geçirdim. Cho Mingyu, Taehyung babamın baş korumaları olma statüsündeyken yaşanan o büyük yıkımda kaçmayı başaran, tüm hayatını Taehyung babamı bulmaya adayan adamlardan birisiydi. Oldukça eğlenceli, hareketli ve neşe dolu olmasının yanı sıra Kim ailesinin kurallarıyla büyüdüğünden ve yetiştiğinden buraya ayak uydurmakta bir hayli zorlanıyordu. Ko Woorim'se bana hayranlık besleyen isimlerden birisiydi. İşe yeni başlamış olmasına rağmen hızlıca adapte olmuş, kurallara uymak için kendini paralamasına rağmen benim düşüncelerimden ya da sözlerimden çok da aksi bir yöne hareket edemiyordu. Kang Hyung Ho, Kim Seokjin'in eğittiği ilk isimlerden olmakla beraber aralarında en yaşlı olanıydı. Ona fikrini sormadan diğer üçünün hareket etmesi çok da olanaklı değildi. Bae Dohoon ise yıllarını bu ailenin bilgisayar ve kodlama işlerine adamıştı. Aralarında en sessiz olan ve söyledikleri en az Kang Hyung Ho kadar dikkat çekici bir isimdi.

"Her neyse işte..." elimi havada geçiştirmek istercesine sallarken Ko Woorim bana neşeli bir ifadeyle baktı.

"Bir şey mi istemiştiniz, Bayan Min?" İçten ses tonuna karşılık tatlı bir gülümseme takınmıştım.

"Ne istesem yapar mısınız?" bir tutam saçımı işaret parmağıma dolarken iri gözlerle baktım dördüne de. Diğer üçü kendi aralarındaki sohbete dalmış, Cho Mingyu'yu kötü gayelerinden uzaklaştırmak için derin sohbetler kurmaya çalışıyorlardı.

Gözlerim onlara kayarken Woorim; başını bana eğerek bakış açıma girmiş, gözleri kısılacak kadar gülümserken "Ne istersen yaparız, bayan Min. Yeter ki ne olduğunu söyleyin." Dedi.

İşaret parmağımı ona uzatıp kendime doğru kıvırarak yaklaşmasını işaret ettim. Kaşları havaya kalkıp merakla yaklaşırken burnumu dolduran ferah çam kokusuyla gözlerimi kapattım. "Ne olur ki benim için yemek odasının kapısını dinleseniz?"

"İçeri girmekle ilgili bir probleminiz mi var, Bayan Min?"

Gömleğinin yakalarını düzeltip gülümsedim. "Hı-hm. Benim için yasak, kural kitabında, aile içinde sır olmaz, diyor ama siz dinleyip anlatırsanız bu bir dedikodu olur, gizlice dinlemek olmaz ki? Lütfen, Woorim oppa..." Yalvarıcı ses tonuma karşı gelememekle beraber kızarmış yanaklarıyla doğrulduğunda yerimde neşeyle zıpladım. Kabul etmese bunu dile getirirdi fakat şimdi, ne pahasına olursa olsun bunu yapacağını gösteriyordu.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin