Bölüm 66

96 13 71
                                    

~Kim Taehyung~

Bir çocuklara, bir Yoongi'ye bakarken hamileliğim boyunca yapmamız gereken ama bir tanesini dahi yapmadığımız tonla sorumluluğun üzerimize bindiğini net bir şekilde hissedebiliyordum.

İki küçük bebek, yan yana uzanmış birbirlerini izlerlerken en az bizim kadar şaşkın görünüyorlardı. İletişim kurmak istercesine sesler çıkarıyorlar ama genel anlamda sonuçsuz kalıyordu, tıpkı diğer denemeleri gibi.

"Yoongi." Dalgın bakışlarını bana tembelce çevirirken tüm dikkatinin üzerimde olduğunu hissetmiştim. "Hiç düşünmedik... biz onlara nasıl bakacağız?"

Yoongi bir süre daha konuşmadı. Gözlerinde, yıllardır çektiği bir acının kalıntıları var gibi görünüyordu. Yorgun ve bıkkınlıkla karışık bir sevinç duygusu yaşıyorken dudaklarını usulca yaladı. "Hiç bilmiyorum."

Ve aramıza yine o derin sessizlik girdi. Evet, çocuk sahibi olmak müthiş bir şeydi ama artık gerçek anlamda birilerinin bana ihtiyacı vardı ve o desteği yeterince iyi veremezsem gelecekte de birçok insanın daha başının yanmasına sebep olabilirdim.

Hastaneden çıkmamız tam tamına iki ayı buldu. Hem çocuklarımız normal dünyaya adapte olsun diye hem de ben biraz daha toparlanabileyim diye Yoongi'nin özel isteğiydi bu. Her saniye başımızda beklemiş, bu süre zarfında bir dal sigara dahi yakmamıştı. Gerçekten sorumlu bir babaydı, aklı başındaydı, mantıklı kararlar alabiliyordu. Bense sadece çocuklarımızı izlemiş ve doktorların süt bezlerim hakkındaki endişe kokan uzun sohbetlerini dinlemiştim. Şu ana kadar gerçekten birer çocuk sahibi yetişkin olduğumun farkında bile değildim.

Soracak olursanız, kesinlikle pişman da değildim.

"Onları dedeleriyle de tanıştırmalıyız, değil mi?" Bay Min, yani Yoongi'nin babası, aramızın tekrar ısınmasına vesile olan en büyük etkenlerden birisiydi. O gün yanıma gelmemiş, benimle konuşup uzlaşmacı davranmamış olsaydı muhtemelen ben ve iki güzel çocuğum çoktan yosunlar arasındaki soğuk yaşantımıza alışmış olurduk. Bu yüzden ona karşı kendimi hep borçlu hissediyordum. Çok iyi ve melek ruhlu birisiydi. Biraz sertti ama baba olunca disiplini elde etmek için başvurulabilecek bir şey değil miydi?

"Onu hastaneye götürdüler." Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş gibi hissediyordum. Artık benim de bir nevi babam olmuş adamın nesi vardı ki? Neden bir anda gitmesi gerekmişti? Yoksa saldırıya falan mı uğramıştı?

"Neden peki? Durumu iyi mi? Nesi varmış?" Yoongi yine tembel bakışlarını bana çevirirken ardı ardına sormuştum bu soruları.

"Deli o, fark etmedin mi?" Yanağımı kibarca okşadı ama donuk bakışları değişmedi. "Bir kümeste iki horoz ötmez. Vakti gelince evden gitmesi normal."

"Ama o senin babam!"

"İşleri bile isteye devretmedi ya. Ayrıca kimse onun benim babam olduğunu bilmiyor. Bu şekilde güvende olacak. Sorun etme."

İç geçirdim. Yoongi sert kalıpları olan ama bunu mantık çerçevesine dizmeye özen gösteren bir adamdı. Babası ya da sevgilisi fark etmeksizin, eğer güvende olacaklarını düşünüyorsa yılana sarılıp yatmaya razı biriydi. Her şey bir yana, o gerçekten aile kavramına değer veriyordu. Nasıl bir yapıda büyüdüğünü bilmesem de çocuklarımızın da ailelerine karşı aynı saygı ve tutumda olmasını gönülden istiyordum.

"Baban bize çocuklarımızı büyütmek hakkında ipucu verebilirdi." Dedim usulca. O yine çocuklarımıza kederle bakıyordu. Ben pişman olmasam bile o pişman olabilir miydi? Belki de hiçbir zaman istememişti bu çocukları. Bir yandan onu ben zorlamış ve öyle olmasını sağlamıştım. Bana kızgın mıydı, kırgın mıydı, sadece küs müydü, hiçbir rengini belli etmezken düşüncelerini anlamakta da zorlanıyordum doğal olarak.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin