Bölüm 75

57 14 30
                                    

Vay be, gözümü bir açtım, 3K olmuşuz. Okuyan herkese teşekkürler!! Bu ufak mutluluğu da ufacık kutlayayım dedim dkdmd

~Jung Hoseok~

"İyi günler..." sonunda sıranın bana gelmiş olmasına karşı mutlu ve içimde sabırsızca tuttuğum nefesin özgürlüğünü hak ettiği hissiyle verdiğim bu rahat nefese karşılık bilgisayarın karşısında çökmüş gözlerle oturan kadının bile yüzünde ufak bir tebessüm oluşmuştu.

"İyi günler. Size nasıl yardımcı olabilirim?"

Tüm bedenimle danışmaya döndüm, kollarımı önümdeki masaya yerleştirdim ve çenemi kaşıdım. "Evet, ah... ben... şey... İspanya olsun! Evet. Yemekleri de güzeldir, değil mi? Eşim çok yemek seçer de..."

Bilgisayarın karşısında ve göğsü üzerine taktığı yaka kartında yazdığı üzere adı Oh Eunshin olan kadın tüm günün yorgunluğunu üzerinden atmaya çalışıyorcasına güldü. "Dünya turuna çıkacaksınız sanırım. Genelde bu tür durumlarda önce asya kıtasını bitirmekle ilgilenirler."

Tek kolumu yasladım, ağırlığımı masadan taraftaki ayağıma verirken gülümsedim. "Eunshin-ssi, ben yıllardır bu asya kıtasının altını üstüne getirmekle meşgulüm zaten. Havam biraz değişsin istiyorum. Ben ve eşim..." etrafa bakmadan edemedim. Bu söylediklerimi Namjoon duysa ne yapardı, kestiremiyordum. "Düğün tazeleyeceğiz, anlarsınız ya."

Şaşkınlık belirten bir ses tonu kullanarak başını geriye attığında gülerek tekrar ona döndüm. "2 bilet lütfen. Bir de iki bebeğimiz var, onlara ayrı koltuk almam gerekir mi acaba?"

"Hmmm..." başını yine o bilgisayar ekranına gömdü, birlaç tuşa bastı ve kaşları hafif çatılırken bakışlarını bana çevirdi. "Çocuklarınız kaç yaşındaydı acaba?"

"Bir aylık diyebiliriz sanırım. Erken doğdular ve bir süre de kuvözde kaldılar." Dudaklarımı birbirine bastırdım, işte şimdi hayatımın rolünü oynamak zorundaydım. "Bir an ölecekler diye çok korktum. İkiz oldukları için anne karnında da yeterince gelişemeyebiliyorlarmış. Dehşete düştüm resmen!"

"Ay..." kız bu amansız üzüntüm yüzünden panik oldu. "Sizi üzmek istemedim, kusura bakmayjn. Yaş sınırımız var da, o yüzden sordum. Sanırım ekstra koltuk almanız gerekmiyor."

"Çok güzel!" Tekrar neşeli tavrıma büründüm. "O halde biz yola çıkalım." Şirketin siyah kartını uzattım, Bay Min'in bizi gördüğü yerde beni öldüreceğini hissediyordum. Şu aptal kart elimdeyken yakalanmazsam çok iyi olabilirdi!

Kadın hızlıca ödemeyi aldı ve bana da kağıtlarla beraber kartı uzattı. "İyi yolculuklar, efendim."

"Çok teşekkür ederim." Yutkundum, elimdeki biletlerle beraber havaalanının belki de en kalabalık yerinde maskesiyle beni izleyen uzun boylu adamı bulmuştum. Bir çocuk sevinciyle yanına gittim, biletleri uzattım. "İşte!"

Tek tek baktı, her bir noktasını kontrol etti ve sonunda fişteki yazıları da gözden geçirdikten sonra dikkatli koyu kahve irisleri beni buldu. "Aferin sana."

Beni nadiren onayladığı için bir yanlışlık olmaması adına içten içe dua ederken sonunda bu sözcükleri duymak bile havalara uçmama sebep olmuştu. "Şimdi ne yapcağız?" Saatine baktı, etrafı kolaçan etti ve derin bir nefes aldı. "Uçağın kalkmasına bir buçuk saat var. Yoongi'yi aramamız ve uçağa geçmemiz gerek. Şu Hansua nerede kaldı!?" Telefonunu çıkarıp bana uzattı. "Senin telefonunu dinliyordur, benden ara."

Telefonu alırken merakla baktım onun yüzüne. "Seninkini neden dinlemesin ki? Sağ kolusun sen onun. Yerinde olsam dinleyeceğim ilk telefon seninki olurdu."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin