~Lee Byeol~
"Bayan Min! BAYAN MİN!" Omuzlarımı düşürüp de arkama dönecekken nefes nefese karşımda durmayı başaramayarak neredeyse üzerime kapaklanacak adamadan kaçabilmek için geriye kaykılmıştım fakat o da ellerini dairesel hareketlerle hızlı hızlı sallayarak bir kuş gibi havalanmayı umar gibiydi. Sonunda ikimiz de karşı karşıya, tıpkı iki normal insan gibi gelmeyi başardığımızda derin ve kendinden emin bir nefes alarak az önceki olaylar hiç yaşanmamış gibi davranmıştı. "Sonunda durdunuz, size bağırdığım için çok üzgünüm fakat beni dinlemiyordunuz bile!"
"Adım LEE Byeol benim!" Soyadıma özellikle bastırmıştım ki bu aptal yanlış anlaşılma devam etmesin. "Bay Min'in başka akrabası varsa bunu bilecek kişi ben değilim."
"Bana adınızın Min Byeol olduğunu söylemişlerdi." Kafası karışmış bir halde etrafına bakıyorken derin, öfkeli bir nefes aldım. Kelimelerim neden ona yeterli gelmiyordu, yeterince açık değiller miydi?
"Bunu size kim söyledi?" Dudakları aralansa da devam etmesine izin vermeden ben devam ettim. "Yemekhanede konuştuğunuz güzel kız mı bahsetti? Sekreterden mi öğrendiniz? Yoksa yoldan geçen basit birisi bile böyle mi düşünür oldu?" Çantamı korumaya sertçe uzatırken göğsüne vurmayı eksik etmemiştim. "Boş muhabbetlerinizi kendinize saklayın, benden size naçizane bir tavsiye." Saçlarımı savurdum, arkamı dönüp yoluma devam ediyorken o sinir bozucu adamın gür sesi tekrar doldurdu koridoru.
"Min Byeol! Önce bir dinleyin lütfen." Adımları hızlandığında yine az önceki gibi karşısında bir anda durdum. Bu sefer düşmesine izin vererek yana çekilmeyi de ihmal etmemiştim.
"Sana söyledim, adımı bir daha yanlış telaffuz edersen sonu kötü biter." Yerde uzanmış bedenine bir de tekme atacakken yerde yuvarlanıp hızlıca ayağa kalktı. Min'in adamları değil miydi işte! Her şarta hazır ama insanlarla düzgün iletişim kurmaktan aciz.
"Tamam, Bayan Min, Bu konuyu kapatalım ve-" Sözlerini tamamlayamadan ona fırlattığım sandalyeden kurtulmak için kendisini yere attığında öfkeyle yaklaştım ona.
"Sen önce bana adımla hitap etmeyi öğreneceksin, bu konu ancak öyle kapanır!" yakalarından kavrayacaktım ki ayaklarım bir anda yerden kesildi. Nasıl ve kim tarafından böyle kucaklandığımı merak ederek dönmüştüm ki yine tanımadığım bir simayla karşılaşmak tüm cinlerimi tepeme getirmişti.
"Bayan Min, lütfen sakin olun." Kulağımın dibindeki bu sesle refleksel olarak dirseğimi şakağına geçirmiş, acıyla beni bırakması yüzünden yere düşmüştüm. Onlardan önce kalkarsam işimin biteceğini, buradan koşarak uzaklaşabileceğimi bilsem de önceliği çantamı almaya verdim. Bu aptallar gerçekten de Jaesung'la alakalı isimlerse onlara bu yaptıklarını ödetmek için dosyalarıma ihtiyaç duyacaktım.
"Ne bu tantana?" kapılardan rastgele birisi açılıp da içeriden, gerçekten de dindar görünümlü bir adam çıktığında kaşlarım çatıldı. Böylesine bir adamın hala inşaat halinde olan hastanede işi neydi? "Siz üçünüz ne yapıyorsunuz burada?"
"Ah, sonunda aklı başında birisi!" Adamın karşısına geçene kadar onun ne kadar genç bir adam olduğunu fark edememiştim. Koyu renk saçları özenle taranmıştı, üzerindeki bol kıyafetlerin altında adeta yok oluyordu. "Bu ikisi beni-"
"Susun hepiniz, dinleyeceğim kadar dinledim." Bol pardösüsünü savurarak tekrar kapıyı kapatacakken ayağımı kapıyla arasına koydum.
"Madem o kadar şikayetçiydiniz, gelin de kavganızı verin. Böyle ödlek gibi kaçıp duramazsınız!"
"Sen kime ödlek dediğini sanıyorsun!?" Dindar adamın içindeki şeytan yavaş yavaş ortaya çıkarken beni sıkıştıran iki adam, hemen önüme geçerek bu kaba tanrı yalakasına kafa tutmuşlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...