~Kim Taehyung~
Beni o bahsi geçen odaya götürürken kulağıma yaklaştı, ıslak dudakları kulak kepçemi okşarken fısıldadı. "Çay içer misin?"
Başımı iki yana salladım. O adrenalinle her ne kadar unutmuş olsam da midemin hali hala yerinde değildi. Belime sarılmış, beni odasına sokarken anlayışla karşılamıştı. Kapıyı kapattı, beni bırakıp odanın öbür ucunda gözüken tahtayı çekmeye başladı. Boydan boya dikdörtgen odanın boynu kaplayan beyaz tahtanın hemen hemen her yeri doluydu. "İşte." Dedi usulca. "Bu da benim işim."
Her yerinde renkli yapışkan kağıtlar vardı, tanımadığım tonla adamın resmi yapıştırılmış ve altına uzun uzun notlar düşülmüştü. Yazısı da tıpkı kendisi gibi kusursuzdu. Baştan sonra tahtayı incelerken o da tam karşı duvara yaslanarak beni izliyordu. "Umarım bu kadar şeyi, bir de aklında tutmuyorsundur." Diyiverdim usulca.
Elini bana doğru uzattı ve ben onun yanına gidene kadar sessizce beklemeyi seçti. Kolları belime sarıldığında gözlerini gözlerimden bir saniye olsun çekmedi. "Hastanede ne olduğunu anlatacak mısın?"
İç geçirdim. Anlatmaktan kaçtıkça beni o konuya çekmesinden nefret ediyordum. Elini saçlarıma atmış, belimdeki elini bastırarak tamamen ona yapışmamış sağlamıştı. "Ben mi konuşturayım seni?" Dedi kibar bir tonla. "O güvenlik kameralarından bile olsa seni izlemenin benim libidomu ne kadar arttırdığını bilsen kafayı yerdin."
Titrek bir nefes aldım ve gözlerimi kapatarak gülümsedim. Kelimelerini çok iyi ve ustaca seçiyordu, peki o biliyor muydu, bunun benim libidomu ne kadar yükselttiğini? "Her şeyi görmüşsün, neden tekrar anlattırıyorsun ki?" Sessizce fısıldadım.
"Ben sadece onca insanı nasıl korkuttuğunu gördüm." Yanağımı okşarken gözlerinde bir anda çakan öfke aleviyle ürperdim. "Ve elbette nasıl öyle ulu orta kendini açtığını. Seni sadece kendime istiyorken gömleğinin düğmelerini toplu alanda nasıl bu kadar rahat açarsın?
Bileğini kavradım, elini dudaklarım üzerine getirip hafif hafif öptüm. Baş parmağını dudaklarım arasına almak istediysem de ustaca kaçmayı başarmıştı. "Nefesim daralıyordu ve seni akşam göremeyeceğim için normal yollara başvurmam gerekti."
"İstediğini almayı biliyorsun." Dudaklarımız tekrar kavuşacakken kapının kibarca tıklatılmasıyla dişlerini sıktı ve ağırlığını tekrar ayaklarına verirken beni de kibarca çekti. "Üzgünüm."
"Sorun değil, meşgul olduğunu biliyorum." Beyaz tahtayı biraz kenara çekti ve arkasında kalan kapıyı açarak uzatılan dosyaları hırsla aldı. Tekrar bana dönmeden önce sayfalarını karıştırdı, kapıyı kapattı ve tahtayı tekrar önüne çekti. "Şu Türküler... anlaşmaya varması çok zor insanlar."
Elindeki dosyayı alıp kenara kaldırdım ve dudaklarını hafifçe öperek fısıldadım. "Seni sonra rahat bırakacağım, sadece bana neden benim çift cinsiyetli olduğumu bilmene rağmen söylemediğini söyle."
"Her şeyin sorunu bu muymuş?" Dedi ters ters bakarken. Konumuz bu değildi, biliyordu, değil mi?
"Bana cevap ver, Yoongi!" Dedim sert bir sesle. "Nasıl olur da benim hakkımda bir şeyi bana anlatmazsın?"
Yanağımı okşayan eli hızlıca çeneme kaydı ve ufak bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Özür dileme şekli buna mı dönüşmüştü, merak etmiştim. "Çünkü ben de yeni öğrendim." Dedi usulca. "Bir ay falan olmuştur en fazla."
"Peki bu bir ayda bana neden söylemedin?" Hüsrana uğramıştım. Bana çocukça bahanelerle gelmesini hiç beklememiştim açıkçası. Olgundu o, koskoca şirketin başındaydı ve aklı, diğer insanlarınkine kıyasla daha fazla çalışıyordu. Buna rağmen sunduğu bu bahane canımı sıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictieBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...