Bölüm 42

122 18 40
                                    

~Min Yoongi~

"...hala etkisini sürdüren bu ağır Payback olayından sonra Asya kıtası adeta susmuş halde. Hangi ülke olduğu fark etmeksizin yaşanılanlar hakkında yetkililerden bilgi alınmaya çalışıldığında tek yaptıkları ya da yapabildikleri sessiz kalmak oluyor. Bu boğucu, yorucu ve gerici olayın ardından hala ülkeler toparlanabilmiş değil.."

Sessizlik... odada, evde, bahçede, suyun altında, ormanın içinde, aktivite odasında, çatışmalarda ve özellikle kendi odamda... her zaman bu sessiz ortamın içinde olduğum içindi belki. Sessizlik, benim yakın dostlarımdan birisi ve en önemlisi haline gelmişti.

Göğsümde kavuşturduğum ellerimle beraber gözlerimi kapattım ve her şeyi detayı detayına öğrendiğinden emin olduğum bir şekilde -zira tepemizdeki televizyon, günün 24 saati payback'i anlatan bir kanalda takılı kalmıştı- nasıl bir girizgah yapmam gerektiğini düşünüp duruyordum. Saçları ve sakalları uzamıştı, kabul etmek istemiyor olsam da yaşlanmıştı. O genç Min ailesinin son varisi değildi artık, basit bir adamdı ama kimsenin ona bu şekilde davranmaya bırakın cesaretinin olmamasını, korkaklıkları bile korkusunu titrettiğini biliyordum. "Seni iyi gördüm." Dedim sonunda. Yalan da olsa, bana verdiği derslerde bu şekilde davranmamı makul karşıladığı için sorun görmedim.

Bana ters ters baktığını izlemek için gözlerimi araladım ama o ruhsuz bakışlarla etrafını izliyordu, bana odaklanmıyordu. İncecik kalmış bacağını ötekinin üzerine atmış ve oturduğumuz masaya kollarını üzerinde kavuşturarak yaslanmıştı. "Ben de seni yalnız. Hala korkaklık mı ediyorsun?"

Kendisi çektiği acıyı biliyordu, aynısını çekersem daha güçlü olacağımı sanıyordu fakat ben tamamen ona çekmişken böyle bir durumun beni törpüleyeceğine olan inancım sıfırın da altındaydı. "Yalnız değilim, tecrübeliyim. Onu buraya getirmedim."

"Annen gibi inatçı birisini bulduysan gelecektir." Gözleri doldu. Hala ilk günkü gibi acısını çekiyor olmasına karşılık hiçbir şey yapamıyordum. Başımı çevirdim ve onu izlemediğimi bilmesini istedim. Kimse öylesine çaresiz bir durumda izlenilmek istemezdi, en azından o, bana hep öyle söylemişti.

"Çok inatçı ama söz verdi. Gelmeye kalkıp da ölürse arkasından üzülmeyeceğim." Oysaki düşüncesi bile paramparça ediyordu beni. Taehyung çoktan ruhumu avcu içine almıştı, oynamak ya da sahip çıkmak onun elindeydi tamamen.

"O çocuğu haberlerde gördüm." Köşeye monte edilmiş televizyonu gösterdi, Taehyung ve derneği hakkında bir haber geçiyordu şimdi de. "Senin her adımını izliyorum." Yine o ruhsuz ve soğuk bakışlar, tonlamalar... "açıkçası payback konusunda başarılı olacağını düşünmemiştim."

"Ben de öyle." Sırtımı arkamdaki duvara yasladım ve onun gibi soğuk gözlerle baktım ona. Önümüze bırakılan çaylara baktıktan sonra göz göze geldik. Hala o aptal aile kurallarını yaşatıyor olmak garipti. Onunlayken daha bir garip hissettiriyordu. İçmeli miydim? Bana kızar mıydı? Etrafta su göremiyordum, belki de artık tamamen silmişti bunları.

"Neden yaptın peki? Aptal mısın?" Sert soruları canımı yakmıyordu, normal bir sohbet gibi hissettiriyordu. Her zaman böyle olan bir adamdan nezaket bekleyemezdiniz ne de olsa.

Alışmıştım.

"Belki de öyleyimdir. Fazla sarhoştum. Neyi neden yaptığımı bilmiyorum." Taehyung'tan sonra duygularımı belli etmemek konusunda daha fazla zorlanmaya başlamıştım ve umut ediyordum ki karşımda oturan, yüz kasları tamamen erimiş gibi görünen yaşlı adam, bu durumu fark etmezdi.

"Alkol toleransın yüksek sanıyordum." İğneleyici ve sert bir ton, sanki onun emeklerini heba etmişim gibi bir tutum ve davranış...

"Yüksek olmasına rağmen sarhoş olduğumu söyledim, sanıyordum."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin