~Park Jimin~
"...ve görüldüğü üzere 62. Karakolun açlışı da az önce gerçekleştirildi. Payback isyanından sorumlular hala yakalanamamış olsa da ülkeye hakim olan sükunet ve huzur ortamını bozulmak istenmediği için hala erteleniyor..." derin bir iç geçirdim ve iki litrelik su şişemi kenara bırakarak gözlerimi kapattım.
2 hafta olmuştu. Taehyung'la görüşmeyeli, Yoongi'nin onu dövdüğünü gördüğüm andan beri geçen bu iki haftalık süreçte yaptığım tek şey haberleri izlemekti. Yoongi'nin evine Taehyung ne zaman gitse telefonu kapanıyor ve uzunca bir süre de açılmıyordu. Belki de evine sinyal bozucu falan yerleştirmişti. Tekrar telefonuma uzandım ama bir kez daha numarayı çevirecek gücü kendimde bulamamıştım.
Olan onca şeyden sonra bencillik yaptığımı biliyordum. Taehyung, Yoongi denen mafya bozuntusuyla uğraşırken bu aptal düğüne odaklanmak mantıklı değildi. Onu yanımda istemek, onunla beraber düğün hazırlığı yapmak istiyor olmak bencilceydi, bilincindeydim. Yine de keşke burada olsaydı. Düğüne gelir miydi acaba? Yoongi onu bırakır mıydı? Gerçi düğünün yapılması bile absürttü. Jungkook'un dediği gibi yapıp ufak bir nikahla halletmemiz gerekirdi. Asya kıtasına dair elle tutulur hiçbir şey kalmamışken böylesine bir eğlenceyi düzenlemek tam da mafya babasına yakışır bir hareketti.
Telefonum kendi çapında titreyerek intihar etmeye çalıştığında bıkkınlıkla uzandım ve ağlamak üzere olan gözlerimi hızlıca silerek açtım. "Alo?"
"Günaydın!" Neşeli ses tonunu hemen tanımıştım fakat emin olmak için bir de kayıtlı adına baktım. Taehyung gerçekten de aramıştı beni. Hızlıca toparlandım ve yüzündeki aptal gülümsemeyle televizyonun sesini kapattım. "Nasıl gidiyor? Hazır mısın?"
"Ne hazırı? Haberleri izliyordum. Sen neredesin? Gelecek misiniz?" Arada Yoongi'yi de sormak zorunda kalmam ciğerlerimi sıkıyordu sanki. O adamın etrafta olması bile ölümcüldü. Bir de öldürdüğü adamların ne hissettiklerini asla çözemezdim muhtemelen.
"Saçmalama! En güzel gününde çökmüş bir ülkenin haberlerini mi izleyeceksin!?" Göz devirdiğine emindim. Saçmalama diyorsa yapacağı ilk mimik bu olurdu. Ona dair bir şeyler hatırlamak ve mutlu olduğunu bilmek bile içimi rahatlatıyordu. Yoongi ne kadar geriyorsa Taehyung o kadar mutlu ediyordu beni.
"Ne yapayım? Düğün akşam 10'da başlayacak zaten." Tekrar iç geçirdim. "Namjoon'u atamışlar, gördün mü? Kendisi emekliliğini istiyormuş. Ne hale gelmiş öyle.." sessiz ekranda gördüklerim ve okuduklarımdan çıkardıklarımdı bunlar.
"Onu boş ver! Bensiz alışveriş yapmadın, değil mi? Akşama kadar bolca vaktimiz var! Eksiklerini tamamlayalım." Enerjik sesinden gelen coşkulu hava beni bile etkilemeye yetiyordu. Yine de kılımı kıpırdatacak halim yokken ona söz veremezdim.
"Şuradan yatağıma yürüyecek halim yok." Dedim yorgunluk ve dürüstlükle. "Yoongi nasıl?"
"İyi. Bugün çok yoğun. Dün gece hiç uyumadan çalıştı." İç geçirdi. "Onun için üzülüyorum, hiç dinlenemiyor. Payback de benim suçummuş zaten. Biraz kötü hissediyorum."
"Payback, onun aptal egosunu tatmin etme şekliydi! Hiç kusura bakmasın." Öfledim. Bu herifin bencilce hareketlerinin Taehyung'a mâl olmasından nefret ettim bir kez daha. "Ve ölene kadar da çalışabilir! Sen ipucu buldun mu?"
Bir süre sessiz kaldığında korkmadığımı söyleyemezdim. Ne söyleyecekti de üzerine son bir kez daha düşünmesi gerekmişti? "Mochi..." dedi usulca. "Ben... ona aşık oldum."
Ne kadar büyük bir kahkaha attığımın farkına varmam için karnıma kramplar girmesi gerekti. Ne demişti, aşık mı olmuştu? Hem de o kendinden başka kimseyi düşünmeyip ani öfkeyle insanları becerebilen sik kafalı mafya bozuntusuna mı? "Düğünden önce iyi güldüm, sağ ol, Taehyungie."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...