Bölüm 78

76 14 32
                                    

~Kim Taehyung~

Gecenin 2'siydi, ilk defa kalbim bu kadar hızlı atıyor halde aralamıştım gözlerimi. Bir kabus muydu sebebi yoksa uyku felci mi, bilemiyordum. Hava almak için Yoongi'nin kolları arasından sıyrılırken saçlarını elimle geriye taramış ve kulağına yaklaşarak olabildiğince yumuşak bir tonda fısıldamıştım. "Hava almaya gidiyorum."

Doğruldu, gözlerini aralamaya çalışırken dudağının kenarını hafifçe öptüm. "Ben de geleyim, yalnız çıkma. Çok tehlikeli olur." Uykulu derin sesinden çıkan her bir kelimeye ruhumu verebileceğimi hissediyorken sımsıkı sarıldım ona. En başta afallasa da belimden sarılmış, kendi ağırlığını daha fazla taşıyamadan uzanmış ve gözlerini kapatarak beni göğsüne yatırmıştı.

"Bebeklerimiz yalnız kalır o zaman. Ben başımın çaresine bakarım ama onlar bakamaz."

Bir süre sükunet içinde dediklerimi düşündü, mantıklı gördü ve tekrar uykunun kollarına gidecekken "geç kalma o zaman, özlerim." Diye fısıldadı.

"Merak etme..." yavaşça yanından kalktım, odadan çıkarken ceketimi aldım ve kendimi dışarı attım.

Soğuk gece ayazı vücudumu sararken ağır adımlarla evi çevreleyen duvarları de geçtim ve ana yola çıktım. Bu saatte, tahmin edileceği üzere bir tane araç yoktu. Issız gecede gözlerimi kapatarak sırtımı beton duvara yasladım. Gökyüzüne başımı çevirdim ve beni bir anda bu kadar acımasızca ayağa dikenin ne olduğunu düşündüm. Gördüğüm kabussa bile bunu hatırlamıyordum, bir şeyler yaşamış gibi de hissetmiyordum. Nefesim daralmış, kalp atışlarım hızlanmış ve bedenim, elektrik çarpmışcasına aniden dikelmişti işte. Hepsi buydu.

Birkaç dakika içinde önümden hızla geçen araba yüzünden yaslanmış olduğum duvara rağmen dengemi kaybetmiş ve arabanın gittiği yöne doğru savrulmuştum. Bana çarpsa ancak bu kadar etki edeceğini düşünüyordum.

Birkaç saniye içinde araba geri geri geldi, tam önümde durduktan sonra pencerelerini indirmeye koyuldu. "Merhaba, Min Taehyung, biraz konuşalım mı?" Beyaza yüz tutmuş gri saçları geriye taranmış ve koyu kahve gözleri adeta delercesine bakan adamı anında tanımıştım. Yoongi'nin babasıydı bu. Yoongi'nin anlattıklarından sonra ona karşı mesafeli olmam gerektiğini biliyordum. Bir adım kadar geriye çekildiğimde pencereyi tamamen indirdi ve görüş açıma giden Kim Seokjin'i işaret etti. "Bir şahidimiz de olacak elbette."

Jin elini kaldırdı, ciddiyetinden hiç ödün vermemişti. Yutkundum, bir adım daha geriye attım. "Bunu sabah da konuşabiliriz, efendim-" sözümü bir anda kesti, şimdi duyduğum bu ses, çok tehditkâr geliyordu kulağıma.

"Bana baba diyebilirsin, bunu konuşmuştuk." Yine sempatik ve içten bir tebessümü yüzüne yerleştirdiğinde gözlerimi kaçırdım, etrafa bakınırken Yoongi'nin şu an yanımda olmasını diledim. Belki yine ansızın fırlardı.

"Haklısınız..." iç geçirdim. "Ben aslında... bayağı bir yorgunum..."

"Arabaya bin, Min Taehyung." Soğuk sese rağmen kendimi sıktım, yutkundum. Bu arabaya binersem Yoongi'ye ihanet ettiğimi resmen kanıtlamış olacaktım.

"İstemiyorum!" Hızla nefesimi verdim. Bu şekilde olmasını istemezdim ama çocuklarımızın güvenliği ve sağlığı için bu şarttı. "Yarın sabah, Yoongi de yanımızdayken konuşabiliriz! Bu şekilde onsuz olmak beni mutlu etmiyor."

Yoongi'nin babası Bay Min, derin bir iç geçirdi, şakaklarını ovdu. "Ondan sakladığımız hiçbir şey yok, Taehyung. Sadece beş dakikalığına baba oğul sohbet edeceğiz."

Arkamı döndüm, normal adımlarla evimize dönerken "iyi geceler, babacığım." Diyiverdim.

"Kim Taehyung!" Gür ve emredici ses, Yoongi'ninkinin aynısıydı. Omzum üzerinden tüm cesaretimi toplayarak baktıktan sonra sert adamın sert yüzündeki sert ifadeyle yerime çakıldım. "Sen beni daha tanıyamamışsın, oğlum. Ölü ya da diri, istediğimi alırım ben."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin