Bölüm 137

41 10 40
                                    

~Min Jaesung~

"Efendim..." koşar adım yanıma gelen Deokjun'a bakmama gerek yoktu, buraya sadece onun girmesine izin vermişken bir başka sürpriz daha yapacak halleri kalmadığını biliyordum. Her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırdıktan sonra hala nefes alıyor oldukları için tanrılarına şükrediyor olmalılardı. "Hastaneden aradılar. Bayan Min, ameliyattan çıkmış."

Gözlerimi pencereden ayırmadan konuşmaya başladım. "Söylesene, onu getirmeniz neden bu kadar uzun sürdü?"

"Anlayamadım, efendim." Ellerini önünde birleştirmiş, tek hamlede kaçmayı çoktan kafasına koymuştu.

"Anlayamazsın tabi, sen sevgi nedir, nereden bileceksin?" Ellerimi arkamda birleştirip tüm bedenimle ona döndüğümde gözlerindeki korkuyu sezinlemiştim. "Şirketteki tüm çalışanları bahçeye çağır, Byeol uyanana kadar orada kalacaklar."

"Ama efendim-" sözünü yarıda kestim acımasızca.

"Sana dediğimi yap. Herkesi arka bahçeye topla, sonra evden çıkarken bana eşlik edeceksin."

Her ne kadar karşı çıkmak için ciğerlerini havayla doldurmuş olsa da birkaç saniyelik mantık muhakemesinden sonra sessizliğini sürdürerek başını eğdi. Uzun adımlarla kendisini dışarı attığında çoktan Yoo Tae'yle konuşmaya dalmıştı bile. O ikisi gerçekten bitirim ikililerdi fakat onları hayatım boyunca ilk defa bu kadar aptal görmüştüm.

Nasıl... nasıl izin verirlerdi?

Ceketimi çıkarıp kenara bir yere fırlattıktan sonra merdivenleri inmeye başladım. Uzun zamandır bunun hayalini kuruyor, planını yapıyor olsam da gerçekleşeceğine verdiğim ihtimal o kadar düşüktü ki yıllar sonra gerçekleşeceğini sanıyordum.

Tozlu basamakların ardından yanıp sönen florasanların aydınlatmaya çalıştığı loş, ince, uzun koridordan ilerlemeye başladım. Henüz bu odalara yapacak bir şey bulamamıştım fakat en iyi şekilde değerlendirmek istediğim de bir gerçekti. Belki çalışanlarım için ayarlayabilirdim.

Koridorun sonundaki koca duvara ulaştığımda bir kez daha düşündüm. Daha böylesine bir kaostan yeni kurtulmuşken gerçekten yapabilecek  miydim, gerçekten buna gücüm var mıydı, diye düşünmeden edemiyordum. Başarısız olma ihtimalini göze alamazdım. Byeol o kadar acı çekerken de yapılan şeylerin geri ödemesini almamak saçmalık olurdu. Erken ya da geç, bunun yapılması şarttı.

Elimi duvara yasladığımda bu aptal şeyin gerçekten işe yarayıp yaramayacağını merak ettim. Babam gerçekten gizemlere değer verirdi ve her şeyin ortalıkta görünmesinden pek haz etmezdi. Belki de bu yüzden silahlarını yeraltı sığınağında yapmayı tercih ediyordu. Başımıza bir atom bombası düşerse de birkaç kaynak makinesiyle yaşayabileceğimizi düşünüyordu herhalde.

Aptal adamın tekiydi işte.

Açılan kapıyı çekerek içeri geçtim, tozlanmış elimi çırparak basamakları inerken birkaç adam başıma toplanmıştı. Normalden daha beyaz tenleri bana Byeol'ümü hatırlatsa da buradan çıkıp da güneş ışığı göremediklerinden olduğunu biliyordum. "Sizi bugün beklemiyorduk, Bay Min." Şefleri alel acele başıma geldiğinde olduğum yerde kaldım. "Kılıcım henüz bitmedi mi?"

"Efendim, hala restore etmekle uşraşıyoruz. Yıllardır kullanılmış ve her 50 yılda bir yenilenmiş olsa da oldukça nadir bir parça."

"Yani bitmedi, öyle mi?" Şef ve takımı toplanıyorkarken korku kaynayan bakışlarına bakmak beni de geriyordu.

"Maalesef, efendim."

"Ne kadar sürer peki?"

"B-bu sabah size uygun olur mu?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin