~Kim Taehyung~
"Hala çok garip geliyor." İnce beli açılmış, pencereden içeriye dolan ılık esinti çıplak tenini yalayıp geçerken türlerinin diken diken olmasına sebep olmuştu. Küçük boyuyla o koca koliyi dolabın üzerine kaldıracağına olan inancı nereden geliyordu, hiçbir fikrim yoktu. Parmak uçlarında yükselmiş ve kollarını da olabildiğince yukarıya uzatmıştı. "Yani... ne bileyim... emin misin ki?"
"Beni etkileyen bir kısmı yok." Diyiverdim. Sonunda bıkkınlıkla kollarını indirdi, nefeslenirken birkaç adım geriye giderek kolinin düzgün durup durmadığından emin olmaya çalıştı. "Bir derneğim vardı ve başındaydım. Hala bir derneğim var ve hala başındayım."
"Ama hayatın bundan ibaretti. Şimdi iki küçük bebeğin ve bir de işini gücünü bırakan eşin var. Gerçekten iyi olacak mısınız? Jungkook çok tedirgin olduğunu söyleyip duruyor, sizin için çok endişeli." Köşedeki bir diğer koliyi de kucakladığında dalgın dalgın izledim onu. Saatlerdir bu kolileri oradan alıp oraya koyuyordu ve içlerinde ne olduğunu bile bilmiyordum. Sanki hem çok gizli bir yerde dursunlar hem de el altında olsunlar istiyor gibiydi. Yine de beni bu işe bulaştırmadığı için anlamak zordu.
"Neden tedirgin oluyor ki? Bir mafya örgütünün sonu geliyor diye sevinmesi gerekir. İşini kolaylaştırmaz mı? Ayrıca bana kalırsa Yoongi bir haftadan fazla dayanamaz." Bitki çayımdan bir yudum alırken pencereden dışarıya baktım.
Yoongi bana birkaç kez daha sormak suretiyle bu kararı aldığı için net bir cevap veremiyordum Jimin'e de. Ne de olsa bu kararda etki eden bir payım vardı. Yine de Yoongi'nin neden bu kadar acil şekilde işleri bıraktığını hala anlamıyordum. Zannımca o, o kadar da duygulu bir adam değildi. Sırf çocukların iyiliği için vazgeçecek tipte bir yaşantısı da olmamıştı bilindiği üzere. Peki ne itiyordu onu?
İç geçirirken Jimin bana merak ve endişe karışımı bir duygu eşliğinde baktı. "Sen mi zorluyordun yoksa onu?"
"İnanamıyorum, Mochi! Gerçekten beni mi suçluyorsun!?" Kollarını boynuma sararak sarıldığında yine derin bir iç geçirdim. En azından şimdi, ses tonuma hakim olan duygu biraz daha yumuşamıştı. "Ben hiçbir şey demedim. Hatta ona ayak uydurabileceğimi söyledim, bu ya da başka bir hayat fark etmiyordu bana."
"Sen dertli dertli iç geçirince aranızda bir sorun var sandım." Dudaklarını birbirine bastırarak geri çekildi. "Her neyse, üzgünüm. Sadece... bilirsin işte.. ne bileyim.."
"Sorun değil."
Aramıza yine o tatsız sessizlik girdiğinde Jimin yine kolilerine yönelmişti. Ben de ayağa kalktım, gitmek üzere harekete geçecektim ki kızım huzursuzca hareket etmeye başladı. "Tanrım, uyanma lütfen."
"O kadar saat nasıl uyuduğuna ben bile şaşırıyorum." Jimin alayla konuştu. "Çok uslular."
"Ya ne demezsin." Göz devirdim. "Beni ve Yoongi'yi bir araya bile getirtmiyorlar. Çılgınlar resmen." Kızım tekrar kendisini uykuya bırakırken ben de gözlerimi kapattım. "Yoongi'den sonra Min'lere ne olacak acaba?"
"Min'ler mi?" Jimin anlam veremeyerek sormuştu. "Sizin çocuklarınız var ya. Onlar devam ettirecekler."
"Min ailesi için fazla masum kalmazlar mı?"
"Belki de bu bir kırılma noktası olacaktır."
Jimin haklı olabilirdi. Bundan 100 yıl sonra Min'ler hakkında anlatılan hikaye, bambaşka bir şeye evrilebilirdi. Belki de çocuklarımız gerçekten iyi niyetlerle büyüyen ve bunu yaymaya çalışan bireyler olacaklardı. Bilemezdim.
İçime serpilen suyla ayaklandığımda içeriye bu sefer de Jungkook girdi. "Aman tanrım, Taehyung! Seni görmek ne güzel! Yoongi'yle beraber olursun sanıyordum, erken mi ayrıldınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfikceBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...