~Min Yoongi~
2 Ay.
Ne zaman dönecek?
"Ve sen de onu aramadın, öyle mi?" Babam onca adamı buraya gelmek için nasıl ikna etmişti, hiçbir fikrim yoktu ama beni yargılaması o kadar ağırıma gidiyordu ki başımı masadan bile kaldıramayacak kadar kötü hissediyordum. Babam cevap alamadığı için bıkkın ve sıkkın bir havayla iç geçirerek devam etti. "En son ne zaman uyudun?"
"Bir daha asla uyumayacağım." Bu soruyu neden sorduğunu merak ettim. Aslında dinçtim, evet, bedenim boktan görünüyordu ama düşünme sistemim yerindeyse gerisinin bir önemi yoktu. "Neden sordun ki?" Başımı kaldırdığımda masanın tamamını kaplamış uyuşturucu paketlerine takıldı gözüm. Demek buradan anlamıştı.
"Çoktan ölmüş olman gerekirdi." Anladığımı anlamış bir ifadeyle masayı incelemeye devam etti, hala sakindi ve kızmadığı için de memnundum. Ne ona ne de başka birisine kullandığımdan bahsetmemiştim. Zaman yetmiyorsa bazen böyle aptalca yollara başvururdunuz, bu yüzden kızmıyordum kendime.
"Ölmüş sayılırım." Birine daha uzanacakken elime vurulmasıyla iç geçirdim. "Beni terk etti, inatla gitti. Onu zorla yanımda tutamam." Sözlerimi yeni tamamlamıştım ki içeri getirilen adamı baştan aşağı süzdüğüm anda düşüncelerim bir anda tepe taklak olmuştu. Belimdeki silahı çıkardım ve ayağa kalkıp hızlı adımlarla adamın karşısına geçtim. Ölmeyeceği her yere ateş edip çığlıklarını dinlerken babam elimi tutup adamı götürmelerini işaret etti.
"Kim o?" gözüyle az önce adamın bulunduğu ve kanının, güzel gri halımı mahvettiği yeri gösterdi.
"Taehyung'a kahve yapan barista." Hızlıca açıkladım. "Gülümsedi ona. Benim olana gülümseyemez. Cezasını çekecek."
İç geçirdi ve beni tekrar eski yerim oturtup karşıma geçti. "Biraz sakinleşmelisin, bana kalırsa. Eğer onu seviyorsan ve hayatını böyle zindan etmeye devam edeceksen yanında durması daha iyi." İçeri getirilen başka bir adamı daha içeri sokulmadan eliyle kovduğunda ciddiyetle bana baktı. "Hem bana söylemedin, neden kaçtı ki? Ona ne yaptın?"
"Bilmiyorum!" boğazımı ovalayarak derin bir nefes aldım. "Aramızda garip hiçbir şey olmadı." Jin içeri girdi, yeşil dosyayı bana uzattığında büyük bir açlıkla açtım fakat babam elimden alıp kendisi incelemeye başladığında öfkem tavan yapmıştı. Şu an hiçbir şeyde kontrol sağlayamıyordum ve bundan en çok etkilenen de yıllardır bastırılmış duygularımdı. Elimi masaya vurup koca masayı ortadan ikice ayırdığımda bundan faydalanarak tam dibine girdim, hızlıca dosyayı elinden aldım. Korkmuş gözlerine hırıltılı nefesler alarak bakıyordum. "Benim o!" Aylardır aç bırakılmış bir köpek gibi hissediyordum kendimi. "Benim sevgilimin dosyası, benim eşimin. Dokunmayacaksın!"
Bağırışımın ne kadar kuvvetli olduğunu bilmiyordum fakat dışarıdaki korumalardan birkaçının da odaya dalmasını gerektirecek kadar kuvvetliyse gerçekten babamın halini düşünemiyordum.
Ellerini havaya kaldırdı, yutkundu. "Korkutucu herif." diye tısladı. "Sana yemek masası kırılmayacak, demiştim." Geçmişte bana öğrettiği şeylerden birisiydi, tahtaları kırmak. Yemek masası evdeki en ağır ve kalın masalardan birisiydi, gücümü en çok denediğim ve birkaç defa da ayarlayamayarak kırdığım eşyalar listesindeydi. Yemek saatlerine önem verdiği kadar mekanlarına da önem veren babamın kesin kurallarından biriydi bu da.
"Benim evim, benim kurallarım." Kendimi tekrar sandalyeye bıraktığımda çoktan gelen korumalar kırık masayı taşımaya başlamışlardı. Sayfaları hızlı hızlı geçtim, miniklerimin durumunu merak ediyordum. Bu bile yüzüme koca bir gülümsemenin yayılmasına sebep oluyordu. Nasıllardı, babalarını rahatsız ediyorlar mıydı, cinsiyetleri neydi, birisi kesin kız mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...