~Min Yoongi~
Neşeli kahkahaları tekrar ve tekrar kulaklarımı doldururken onun zar zor tırmandığı merdivenlerin en ucundaki pembeleşmiş güllere ilişti gözüm. Ne olduğunu, neden renginin değiştiğini bile düşünmeme zaman vermeden elimi küçük elleri arasına aldı tekrar. "Kitap da okuyalım, lütfen, baba!"
Başımla onaylarken son kalan birkaç basamağı da tırmandım. Merigi'nin müthiş zevkine(?) güvenerek gittiğimiz fast food zincirinin bize sunduğu onca şeye rağmen iştahımın biraz olsun açılmaması ve hatta hala midemin de aynı oranda kötüye gidiyor olması hoş değildi fakat bunu Merigi'ye yansıtmaktansa ölmeyi yeğlerdim.
"Olur, güzelim. Ne okumak istersen seninle okurum." Yüzünde açan güllere hayran hayran bakarken evin büyük giriş kapısı yavaşça açıldı, Merigi'nin elini tutarak içeri aynı yavaşlıkta geçmeye başladık. O, akşam yemeğindeki yorgun halinden sıyrılarak enerji patlaması yaşarken tatlı tatlı yürüyor, arada Taehyung babası gibi hızlı hızlı bir şeyler anlatmayı eksik etmiyordu. Ona göre kapının kolu altın renginde olsa daha zengin dururdu, duvarlara birkaç tane daha renkli resimler konulabilirdi ve elbette odasını kırmızı yapmak istediğini bir kez daha dile getirmişti.
Keşke gerçekten yapabileceğim ya da daha doğru bir deyişle yapmak isteyeceğim türden şeylerden bahsetseydi.. işte o zaman onunla daha iyi anlaşabilirdik.
Gözüm, hala ışığı yanan yemek odasına döndüğünde adımlarım normalinin iki katı yavaşlayarak durma evresine geçti. "Tüm bu ışıklar neden açık?" Kapının önünde dikilen iki korumaya da cevap beklercesine bir niyetle bakmama rağmen ikisi de sessizliklerini devam etmeye yeminli gibilerdi.
Merigi tırmanmakta olduğu merdivenlerin yarısında yokluğumu fark etmiş, koşar adım geri gelerek hemen yanımda ellerini arkasında birleştirerek omuzlarını geri atmıştı. "Ne olmuş?" Diye sordu masum bir edayla. Ayaklarını yerden ayırmadan öne arkaya sallanırken benim düşündüklerimi anlayabilmek istercesine gözlerimi gezdirdiği yerde gezdiriyordu kendininkileri.
"Öğreneceğiz." Yemek odasından içeri girdim, düzenli odaya uzun uzun bakarken herhangi bir farklılık olmaması beni şaşırtmıştı. Buraya birisi geldiyse bile hiçbir şey yapmadan geri çıkmış olmalıydı. Bu da bu aptal oda için pek de mümkün değildi. Masanın etrafında bir kez daha tur attıktan sonra derin bir nefes aldım. "Ya da öğrenmemizi sağlayacak kişileri bulacağız."
Merigi bir sağdaki bir de soldaki korumaya baktıktan sonra omuzlarını düşürdü. "Onlar konuşmazlar ki, sanki dilleri yok gibi hiç konuşmuyorlar."
"Sadece sizinle konuşmuyorlar." Diye dizelttim onu. "Herhangi bir bilgiyi yanlışlıkla vermemeleri için kapı başlarındaki tüm korumaların kurallarında vardır." Elimi cebime attım, kimlik kartımı çıkarırken bir arkasını bir önünü inceledim. Jeogsu'nun sahte bir kartla tüm şehri dolandırabilmiş olmasına karşı gurur mu duysaydım yoksa bu aptal şehirde hayatımı sürdürmek zorunda kaldığım için üzülse miydim, bilemiyordum. "Buraya kim girdi?" Kartı verdiğim sağ taraftaki koruma hızlı bir inceleyişin ardından kartımı geri bana uzattı.
"Min Taehyung ve Min Jeogsu girdi, yemek yemek istediler fakat burada olmadığınız için gergin ayrıldılar."
"Yemek yediler mi?" Merigi hızlıca atıldığında göz ucuyla ona baktım gerçekten bu kavgayı vermeye devam edecek miydi?
Sessizlik devam ettiğinde Merigi'nin tavırlı bir edayla arkasını dönişünü izledim. Besbelli küsmüştü. "Yemek yediler mi?" Diye tekrar ettiğimde koruma hızlıca devapladı.
"Hayır, yemediler."
"Peki şu an neredeler?"
Yine sessizlik... etrafta volta atan kızımın yanına gidip elini tuttuktan sonra tekrar merdivenlere çevirdim onu. "Her neyse... en iyisi seni yatırayım. Sonra kardeşinle babanın nerede olduğuna bakarım, anlaştık mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...