Bölüm 59

91 18 77
                                    

~Min Yoongi~

Bedenim, ruhum, düşüncelerim... hepsi sanki bana cephe almış gibi bir izlenmin vardı üzerimde. Akşam yemeği için babamın tabiri caizse tehdit ederek çağırması üzerine yatağımdan kalkmayı başarmıştım.

Kim Taehyung eve geldiğinden beri çıkmıyordum bu odadan. Jin ve Hoseok ara ara beni kontrol ediyorlar, geriye kala zamanlarını da Payback için bilgi alarak geçiriyorlardı. Onlarla konuşurken yatağıma oturuyor, yorganıma sarılıyor ve kambur duruşumdan ödün vermeden birkaç kelime zırvalıyordum. Düşüncelerim, Taehyung dışında bir şey düşünmeye başladığım an bana tiz bir ses yolluyor ve saatlerce de o şekilde tavanı izlememe sebep oluyordu. Bu yüzden onlara beni bu kadar sık rahatsız etmemeleri gerektiğini söyledim. Neyseki lafımı çok da ikiletmiyorlardı.

Kaç gün olmuştu acaba? Aynı evde iki yabancı gibi oluşumuzun kaçıncı günüydü acaba?

Kemiklerim sızlıyor, yanmış ve çatlamış tenim acıyordu. Kaynar sudan bir anda buz gibi suya geçmek aptallıktı ama bunu bile idrak edecek akıl yoktu ki bende. Nasıl bu kadar sarsılmıştım, nasıl beni böylesine ele geçirmişti, nasıl böylesine savunmasız kalmıştım ona karşı? Neden önlemimi almamıştım ona karşı? Ne kör etmişti beni?

"Beni onunla tanıştırmadığına inanamıyorum." Kulağımda çınlayan onca cümlenin arasına bodoslama daldığı için bıkkınlıkla kaldırdım başımı yemeğimden. Bir lokma yiyecek halim yokken beni inatla Taehyung'un karşısına oturtuyor, yemem için zorluyordu. yemeğe geldiğimizde ve sonrasında da bir kez olsun bakmamıştım ona. Nasıl görünüyordu, ne giyinmişti ve çocuklarımız ne kadar büyümüştü?.. hiçbirini izleyecek, yorumlayacak, düşünecek halim yoktu. "Ne kadar iyi birisi, nasıl olur da Han Nehri'ne gitmesine izin verirsin?"

"Üzgünüm." Yemeğimi tekrar tabağın içinde sağa çektim, gözlerimi yorgunlukla kapatırken derin bir nefes aldım. Bu aptal yemek neden zehirli değildi? "Artık gidebilir miyim?"

"Yemeğini bitirmeden nereye gidiyorsun?" Bıkmıştım onun sesinden. Kulağımı tırmalıyor, canımı yakıyordu. Yine de tepki verecek gücü bulamıyordum kendimde. Teslim olmuş, bu acıyı çekeceğime ikna etmiştim kendimi. Aklım başıma geldiği ilk andan beri görmediğim işkence kalmamıştı, her şeye hazırlıklı olmam gerektiğini söyleyen babam bile hazırlamamıştı beni bu acıya.

Belki de çoktan gömdüğüm bir acıydı bu, tekrar yeşerdiği için kızgındım sadece, olamaz mıydı?

Babam tekrar düşüncelerimin ortasına dalmaktan çekinmedi. "Payback nasıl gidiyor?"

Sebzeleri bir kenara ayırırken karşımdaki takvime baktım. "Yarın sınırları çizeceğimiz anlaşmalar için görüşmeler başlayacak. Kendi sınırlarını geri vereceğiz, bizim maddelerimizi uygulamaları şartıyla." Suyuma uzanırken babam üzerini eliyle kapattı.

Başımı kaldırıp dikkatle ona baktığımda sahte bir gülümseme vardı yüzünde, her zamanki gibi. "Yemekte su içmiyoruz." uyarışına karşı yorgun gözlerle baktım ona.

"İyi." Bu uzlaşmacı tavrım ikisini de deli gibi korkutuyordu belli ki. Tekrar derin bir nefes aldım, et parçalarını da bir kenara itekledim. Taehyung benim tabağıma da kendi etinden bıraktığında başımı kaldırmadım. Babam olmasa çoktan terk etmiş olurdum burayı. Bana verdiği nezaket dersleri havada kalmasın diye buz gibi bir sesle "Sağ ol." Dedim. Gözlerine bakmadım, başımı dahi kaldırmadım.

"Uzun zamandır seni böyle görmemiştim." Babamın sesini umursamadan yemeğimle oynamaya devam ediyordum ki başımdan aşağı az önce içmediğim o suyu döktü. Onun boktan kurallarından bunu unuttuğuma inanamıyordum. "Bir şey söyledim."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin