~Min Yoongi~
Tık... Tık... Tık..
"Beni çağırmışsınız." Genç adamın sesi ilişti kulağıma, diğerleri kadar gergin olsa da yorgun gözleri yüzünden fazla ciddi görünmüyordu gözüme.
Dudaklarımı usulca yaladım. "Seni neden çağırdığımı merak ediyor musun yoksa zaten buraya gelirken durumun farkına çoktan varmış mıydın?"
"Sizi ilgilendirebileceğini düşündüğüm birkaç haberi gördüm elbette fakat bana o haberleri durdurmakla ilgilenmediğinizi söylediler. Bu yüzden bu sorunun cevabını daha çok sizin vereceğinizi ummuştum." Ellerini kavuşturdu, masaya doğru eğilirken tüm o kendinden geçmiş ifadesini düzeltmeyi bile düşünmeyecek kadar bana odaklandı.
"Senden ne istersem isteyeyim yapabileceğini düşünüyor musun?" Cevabını bu kadar hızlı beklemiyordum.
"Elbette. Yeminliyim. İstediğiniz her şeyi yerine harfi harfine getirmekle mükellefim. Benden ne istiyorsunuz? Size nasıl yardımcı olabilirim?"
Tek kaşım havaya dikilirken sigaramı söndürmek için masanın beyaz örtüsüne bastırdım. Gözleri bir an için elimi bulsa da onun da bu duruma hızlıca alışacağına emindim. "Zamana karşı yarışacaksın, yine de yapabileceğine emin misin?"
"Son nefesimi verirken denediğimi bilmek isterim."
Gözlerimi kapattım, arkama yaslanana kadar da açmamıştım. Sonunda onun meraklı ve bir o kadar ciddi gözlerini kendiminkilere kilitlediğimde dudaklarım aralandı. "Bu odadan çıktığın andan itibaren sayacın başlayacak. Sana 4 saat müddet."
"Çok güzel." Hevesli ve mutlu bir yüz ifadesi oluştuysa da birazdan yok olacağını biliyordum.
Cebimden dörde katlanmış A4 kağıdını çıkarıp ona uzattım. Merakla aldı, katlarını yavaş yavaş açarken kaşları hafifçe çatıldı. "Nedir bu?"
"Bana dört saat içinde bulman gereken şeylerin tam ve detaylı listesi."
"Ama..." duraksadı, çoktan kabul ettiği gerçeğini hatırlamış gibiydi. Ayağa kalkıp başını eğerken "elimden geleni yapacağım." Diyiverdi.
"Sana inanmak istiyorum."
Başıyla onayladı ve iki adım kadar geri çekilerek saygıyla eğildi. "Sorumu mazur görün, Bay Min fakat tüm bunlara neden ihtiyacınız olduğunu anlayamıyorum. Kadını öldürecek değilsiniz, çocuğunuzu da öyle."
"Birisini öldüreceğimden bahsettiğimi hatırlamıyorum." Bacağımı ötekinin üzerine atarak dudaklarıma yerleştirdiğim sigarayı kibritle yaktım. "Sana sadece listeyi toparlanmanı söyledim."
"Bunlar son derece tehlikeli silahlar."
"Ben de son derece tehlikeli bir adamım."
Aramıza derin bir sessizlik girerken saate baktım. Taehyung'un olayları halletmesine çok az kalmış olmalıydı. Karşımdaki genç adam tekrar kağıdı açtı, listedekiler üzerinde tek tek bakışlarını gezdirdi. "Birçoğunun var bile olduğunu bilmiyordum."
O söylene kadar bu ufak detayı unutmuştum bile. "Doğru ya..." diye mırıldandım. "Yaşlılık gerçekten çok zor, genç adam. Sana en önemli detayı vermeyi unutmak üzereydim ve sen yine kıvrak zekanla ölümden dönmeyi başardın."
Gözleri şaşkınlıkla kağıttan kalktı, beni bulduğunda ben de çoktan ayaklanmıştım. Kağıdı hızlıca katlayarak cebine atarken kapıya yönelmiş bana ayak uydurmak için hızlı adımlarla yaklaştı. "Neden bahsediyorsunuz?"
"İstediğim çoğu silahın adını bile duymamış olmanın sebebi onları özel olarak yaptırıyor olmamdan kaynaklanıyor. Sana madeni göstereceğim ve bana istediklerimi vereceksin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...