Bölüm 51

96 15 37
                                    

~Kim Taehyung~

Tanrım; ona tüm günahları için tövbe edebilecek zamanı vermemem için bana yardım et, lütfen onu bu son yolculuğuna uğurlarken hissettiğim öfkemi elimden alma.

Son sözlerini söyleyecek kadar bile aralayamadı dudaklarını. Nefesi kesilmişti ve ilk defa lanet olası elleri yalnızca boğazını kavramış olan ellerim üzerinde durmakla yetiniyordu, başka bir halta da yaramıyordu. Kaskatı kesilmişti, ondan böyle bir tepkiyi kesinlikle beklemiyordum. Benden mi korkmuştu? Etrafımıza yığılan korumaları vahşi bir köpek misali korkutarak kaçırıyordum, ona yardım edecek tek kişinin tanrı olduğuna inanmasına sebep olduğumu sanıyordum.

O kadar sinirliydim ki tüm dünyayı sadece ellerimi kullanarak boğmak istiyordum.

Sonunda danışmadaki kadın duruma daha fazla göz yumamadan yanımıza geldi, beni Hoseok'tan ayırmak için elini omuzlarıma koydu fakat bu yalnızca benim daha fazla sinirlenmeme sebep olmuştu. Yoongi dışında birisinin, bana dokunma hakkını nereden edindiğini merak ediyordum.

Ben tamamen onunken nasıl başkaları da böyle bir cesareti edinebilirdi?

Ellerimdeki Hoseok'u koltuklara tekrar, kirli bir peçete misali fırlattım ve kadının omzunu tutan elini tuttum, üzerimden takla attırarak tek hamlede yere atıverdim. Sırtı yere sertçe çarpmış, ciğerlerindeki tüm hava dışarı dökülmüştü.

İzleye izleye öğrenmiş olmalıydım, başka türlü bu hareketi bu kadar iyi yapamayacağıma emindim. Belki de kanımda dolanan adrenalinin de bu işte payı olabilirdi. Hoseok gömleğinin düğmelerini çözerken ayağa kalktı, bana temkinli adımlarla yaklaşıyor fakat muhtemelen hamile olma olasılığım yüzünden tam anlamıyla tepki de veremiyordu. "Çünkü o zamanlar bunun bir önemi olduğunu düşünmemiştim!" Diyiverdi. Hala kendisini haklı çıkarabilecek bahaneleri nasıl üretebiliyordu? "Kadını kaldır yerden ayrıca, suçsuz o!"

Nefeslenirken yerde yatan kadına ters ters baktım. Aklımda, yalnızca bir erkek olmadığım düşüncesi varken bir de yabancıların sağlığıyla mı uğraşacaktım? "Kalksana, ölmedin ya." Neredeyse tekme atacakken Hoseok bileğimden tuttu ve yanına çekti beni tekrar. Gözlerinde, Yoongi'ye karşı takındığı büyük bir korku ifadesi vardı.

Kadın, zorlukla nefeslenirken sürünerek de olsa geri çekildi ve ciğerlerini havayla doldurabilmek için elinden geleni yapmaya başladı.

Keşke ölseydi. Açıkçası ona ne olduğu umrumda bile değildi.

Etrafımız korumalar tarafından çevrildiğinde dik bir duruşa bürünmek için zorladım kendimi zira diğer türlü her an saldırabilecek bir canavarın nefeslenme anına benzer göründüğüme emindim. "Ne yapacaksınız?" Başımı havaya diktim, göğsümü kabarttım, tıpkı onun bana dediği gibi. "Patronunuzun sevgilisini mi öldüreceksiniz? Bağlayıp bir köşeye öylece atacak mısınız?" Alayla güldüm ve yine Hoseok'u yakasından tutarak kaldırdım. Hareketlerime artık daha fazla adapte olmuş gibi görünüyordu. "Konuşmasını istediğim tek kişi o. Bir bok yapmayacaksanız uzamanız için 10 saniyeniz var."

Daha saymaya bile başlamamışken korumaların dağılmış olması doğru olandı elbette fakat kaderine terk ettikleri Hoseok için ister istemez onlara kızmıştım. Birbirlerine bağlılıkları bu kadardı demek... "Konuş. Şimdi." Yakasını bırakmış, kollarımı göğsümde kavuşturmuştum. "Ne zaman öğrendin bunu?" Bu soruyla başlamak en mantıklısı gibi gelmişti. Zaten onun da artık bu konudan kaçabilecek halinin kalmadığı ortadaydı.

Bana, olan her şeyi en şeffaf haliyle anlattı ya da öyle yaptığına ikna etti. Doktora gittiğimizi, detaylı bir analiz yaptıklarını ve çift cinsiyetli olduğumu o şekilde öğrendiğini... her şeyi! Her detayıyla her şeyi anlatmıştı. Doktora bu yüzden gitmediğimiz için ve ileri vadede bunun fark edilebileceğine de inanmadığı için anlatmadığını, önemsiz gördüğünü söyledi. Yoongi'ye bile bir ay önce haber verdiklerini söylediklerinde parmak uçlarımdan tepeme yükselen öfkemi damarlarımda hissediyordum.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin