~Kim Taehyung~
Gözlerimi açmama sebep olan şey, tıpkı Yoongi'nin geceleri ansızın uyanıp gittiğinde hissettiğim o buz gibi soğukla aynı şeydi. Zorlukla yutkundum, etrafa bakındım. Yoongi'siz uyumaya bu kadar alışmışken nasıl olurdu da tekrar yokluğu vururdu beni?
Burnuma dolan kahve kokusuyla hafifçe gülümsedim. Onun gibi sıcak, onun gibi tatlı ve içinde farklı biriyle yaşıyormuş gibi hissettiren o hafif baharatlı koku... zifiri karanlık odada hiçbir şey görmüyorken yorumlayabildiğim tek şey buydu. Birkaç saniye sonra işittiğim adım sesleriyle bacaklarımı kendime çektim, yine korumalardan birinin ansızın tekme atacağını sanmıştım.
Zifiri karanlıkta oturmanın en berbat yanı da buydu belki.
"Dış görünüşü gibi bir bünyesinin olmaması ne acı ama..." bıkkınlık kaynayan sesi tanıyordum. Elizabeth'ti bu. Fransa'dan benimle beraber kaçırılan, soylu Luino ailesinin tek varisi olan o tatlı kız. Gözleri duygularını ele veriyordu her zaman. Yoongi gibi değildi, şirin ve sempatikti. Mafya kızı olduğunu söylemese asla anlamazdım.
"Biliyor musun bilmem ama seni duyuyorum." Ses tanıdık olsa da buraya geldiğimden beri hep Elizabeth'le beraber olduğum için farklı hissettirmişti. Belki Namjoon'un sesi olabilirdi. Sert, soğuk ve kendinden emin bir tonu vardı.
"Haklı olduğum için duyup duymamanla ilgilenmiyorum." Hızla nefesini verip alaycı bir tavır takındı. "Bir de emniyet müdür olmuşsun, inanılır gibi değil. Sizin oralarda seçimleri tekerlemeyle mi yapıyorlar?"
"Minik bi çocuk için fazla cüretkar sözler. Senin de kaçabildiğin söylenemez." İkisi laf dalaşına girmişler gibi görünüyordu. Bu oda ne zamandır bu kadar kalabalıktı?
"En azından ben bir çaba sarf ederek buraya düştüm, tamam mı? İlk atıldığım yeri görsen öğürmekten ölürdün! İğrenç bir yerdi."
"Hah! Biz en başta buraya atıldık işte! Senden daha üstünüz."
"O uyanırsa ikinizin de belasını sikerim." İşittiğim sesle kaldırdım başımı. Olabilir miydi?
"Yoongi-ah?" Temkinli bir soruydu. Daha çok gerçekten duyup duymadığımı anlamaya çalışıyordum.
"İnsan, uyansa bile ses etmez. Beni sevmediğini zaten anlamıştım fakat bu kadar belli etmene gerek yoktu, çok kırıldım." Elizabeth'in manipülasyon yaptığını oldukça belli eden ses tonunu görmezden geldim. Yoongi neredeydi? Burada mıydı gerçekten? Nasıl düşmüştü ki o? Güçlü birisiydi, kaçırılmazdı, emindim buna.
"Ailenin seni bulmaya gelmiyor olmasına şaşırmamalı. Çenen hiç durmuyor. Buraya düştük düşeli konuşmak dışında hiçbir şey yapmadın." Yine o tanıdık ses.. Namjoon'a benzetiyordum ama Yoongi'yle aynı ortamda olabilmeleri ihtimali bana saçma geliyordu. Gerçi Yoongi'nin de burada olabilme ihtimali saçma geliyordu.
"Öyle mi? Geldiğinde basbaya baygındın sen, nereden biliyorsun sürekli konuştuğumu?"
"Ayıldığımdan beri böyleysen öncesini duymadığım için tanrıya şükretmeye gideceğim."
"Çok kırıcısın."
"Susmana sebep olacaksa daha da kırıcı olabilirim"
Elizabeth'in tavır takındığını belli eden bir hıh sesi eşliğinde başını çevirdiğine emindim. Namjoon sandığım adam da bir daha tek kelime etmedi, yalnızca rahatlamış gibi nefes aldı. "Bu arada, normalinde olduğundan daha uzlaşmacısın." Dedi usulca.
"Çünkü kaçırıldığında uzlaşmacı olmak zorundasındır, size bunu öğretmiyorlar mı?" O soğuk sesi öyle özlemiştim ki keşke sürekli konuşsaydı. Yoongi değilse bile bu zifiri karanlıkta konuşmalarını dinlemek bana onu hatırlattığı için sonsuza kadar dinleyebilirdim. Yüzünü gördüğüm yoktu ne de olsa
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...