Bölüm 122

63 12 31
                                    

~Min Yoongi~

Elini, zaten dağınık olan saçlarına gerginlikle attıktan birkaç saniye sonra boştaki elini kapının koluna götürmüş ve zarifçe kavramıştı. Hala içeride uyuyan oğlunun huzurlu olup olmadığını izlerken yüzünde hem bir endişe hem de bir dinginlik vardı.

Duvara yaslanmıştım. Omuz kısmım tamamen duvara yaslıyken geriye kalan bedenim destek vermek amacıyla yarım adım kadar daha önde duruyordu. Ağırlığımı sol bacağıma vermiş ve sağ bacağımı da önüne atmıştım. Az önce Merigi'nin yanında okuduğum kitaptan kalan gözlüklerim  burnumun üzerindeydi ve ben başımı eğerek çerçevenin üzerinden aşık olduğum adama dik dik bakmayı tercih ediyordum.

Sonunda tüm dikkati bana döndüğünde onu baştan aşağı kadar yavaş yavaş süzdüm. Gözlerim teninin açıkta kalan her yerinde özenle dolaşırken göğsümde bağlı kollarımı gizlice sıkıyordum. Ona deli gibi kızgındım, öldürmeyi dileyecek kadar değildi belki ama kızgındım. Her şeyin sonunda onu affetmeye en yakın olduğum anda da en titiz halimin ortaya çıktığı odamıza bizden başka birisini -çocuğumuz olması beni ilgilendirmiyordu, o oda bizim yatak odamızsa başkasının girmesinden en içten duygularımla nefret ediyordum- bize ait olan o özenli ve güzel kokulu yatağımıza yatırmış, üstüne üstlük de ona sarılarak uykuya dalmıştı.

Karşıma geçerken gözlerinde gerçekten de derin bir endişe izi vardı. Sanki ona tam olarak hangi hatası yüzünden kızdığımı merak ediyor gibiydi. Alnıma düşen saç tutamlarını kibarca geriye iterken dudaklarını da nazik kelimeler dökmek amacıyla yalayarak kendisini hazırlamıştı. "Gözlüklerin çok güzel duruyor. Sana çok yakıştırıyorum."

En başta ona bu sözleri için küfretmek istedim, bağırıp çağırmak, neden olan onca olayı maskelemeye çalıştığını sormak istedim fakat gözlerine bakmaya devam ettiğimde koyu kahve irislerinin arkasındaki parlak yansıma cezbetmişti beni. Sırtımı tamamen duvara vererek aramızdaki boy farkını arttırdım ve bu boşluktan yararlanarak yavaşça gözlüklerimi çıkardım. Bana bakan gözleri, ince camın arkasında kalmaya alışmış gözlerim için şimdilik bulanık gelse de bu durumun da düzeleceğini biliyordum. Tekrar sırtımı duvardan ayırarak ağırlığımı omuzlarıma verdim.

Derin bir nefes almış, onun gibi ben de tüm olanları bu kadar kolay görmezlikten gelmek ve ana tamamen kendimi bırakabilmeyi dilerdim. Gözlüklerimi usulca ona taktım, parmağıma dolanan yumuşak buklelerini daha fazla hissedebilmek için geriye doğru kibarca taradım. "Sana da çok yakışıyor, Taehyung-ah." Yumuşak tenine dokunmak bana daha önce hiç bu kadar zor gelmemişti. Merigi yüzünden onu kırdığımı, bu yüzden beni terk etmeye karar verdiğini sansam da o sadece Jimin'ine gitmişti. Bunun düşüncesiyle bile nefret dolarken kendime hakim olamayıp ensesinin biraz üzerindeki saçları yumruğuma sıkıştırarak sertçe çektim. Bu beklemediği hareketime karşılık inlemiş, gözlerini sımsıkı kapatarak yutkunmuştu. 

Apaçık gözümün önünde duran boynunu incelerken yukunmanın etkisiyle hareketlenmiş adem elmasının üzerini öptüm. "Eğer hala oğlumuzla yatmama kızgınsan-"

Sözlerini önce boynunu sertçe ısırarak, ardından da konuşarak kesmiştim. "Neden ufacık bir olay olur olmaz ona koşuyorsun?" Dilimi ısırdığım yerde gezdirirken dudağıma gelen kan tadına karşılık gözlerimi yavaşça kapattım.

Haketmişti.

"Kime?" Saçlarını kibarca serbest bırakırken yavaşça ondan geriye çekildim. Aptalı mı oynuyordu, gerçekten mi anlamamıştı yoksa her olayda gittiği o kadar çok kişi vardı da hangisinden bahsettiğimi mi anlamaya çalışıyordu?

"Jeon ailesine. Neden en ufak bir olayda onlara gidiyorsun koşa koşa?" Burnu üzerinden kaymış gözlüğümü geri ittim, çoktan mahvolmuştu kokusu. O velede o kadar kızmıştım ki gözüm biricik eşimi bile göremeyecek, tek hamlede yer cücesini canından edecektim.

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin