Bölüm 127

50 12 12
                                    

~Kim Taehyung~

Birkaç ufak perçemimin birleşerek saçlarımın ucuna değin akan sıvıyı damlacık haline getirmiş ve yer çekiminin insafına bırakmıştı. Saat daha 11 sularındayken dakikalar sonra hayatımın en önemli kararlardan birisini alacağımı bilmek beni öylesine geriyordu ki midem bu baskıya daha fazla katlanamayarak kasılıyor, vücudumun saçma sapan yerlerinde gezintiye çıkmış gibi hissettiriyordu. Kapıyı hızlıca açtığımda Hoseok sendeleyerek dengesini aramış ve beni görür görmez gülümseyerek başını eğmişti. "Oğlum hala uyuyor mu?" Dedim endişeli halimi saklayamadan.

"Evet. Merak edilecek bir şey yok."

İç geçirdim. Onun, daha iyi olup olmadğını göremeden bu kararı almak zorunda olmak yorucuydu. Havluyu başıma atıp yatağın ucuna oturdum. Ne zamandır banyo yaptığımı bile bilmiyordum. Üç ya da dört kere, tam emin olmamakla birlikte, suyumun soğuması ve değiştirmemle en azından 2 saati aşkın süredir küvette öylece uzandığım kesindi. Bu kararı neden daha önce almadığımı ve zararın neden bu kadar büyümesine göz yumduğumu düşünüp durmuştum. Bunun içinse hala bir cevabımın olmayışı beni fena halde üzüyordu.

Karanlığa alışmış gözlerim havludan dışarı çıkmanın etkisiyle göz kapaklarımın arkasına saklanırken yumuşak dokunuşlarla bu kapanış daha tatlı bir hal almıştı. "Saçlarını kurutmamışsın, hasta olursun böyle. Zaten zayıf bir bünyen var, daha dikkatli olmalısın." Gözlerimi araladığımda Yoongi'nin simsiyah gözlerinin arkasındaki acı ifadesini görmek beni şaşırtmıştı. belli ki bu kararda canı yanan tek taraf ben olmamıştım.

"Kararını söyle ve git, oyun oynayacak vaktim yok benim." Tekrar başımı önüme bırakıp diz kapaklarıma yasladığım dirseklerime ağırlığımı verirken ince parmakları bu sefer de yanağıma dokundu. Bir süre için bu sessizlik anında yanağımı okşadığında sonunda dudaklarım üzerinde durdu ve usulca alt dudağımı aşağı doğru çekiştirerek okşamaya devam etti.

"Seninle hiçbir zaman oynamadığımı biliyorsun. Bu kişi genelde sen oluyordun, Taehyung-ah." yumuşak sesinden zarafetle dökülen bu kelimelere karşılık yine ona bakma dürtüsüne kapılsam da hemen bundan vazgeçmeyi de aynı hızda başardığım için kendimi kutluyordum.

"Cevabını söyle ve git." Kelimeleri tane tane telaffuz ederken gözlerine diktim soğuk gözlerimi. Bu, ona tanıdığım son şanstı, açık olması ve aramızda yaşananlara net bir çizgi çekmesi için sunduğum son şans..

"Cevabımı bile bile neden soruyorsun? O veletlerden bile vazgeçerim ama senden vazgeçmem."

"Benden de vazgeçmenle eşdeğer şeyler. Görünmüyor olabilir, Yoongi ama onları ben doğurdum." Hala dudaklarımla oynayan elini elimin tersiyle ittim. "Dördümüz güzel bir aile olacaktık, böyle söylemiştin. Şimdi neden onlara sokakta bulduğun bir köpeklermiş gibi davranıyorsun?"

"Denediğimi biliyorsun." Israrla dokunuşlarını üzerimde tutuyordu. Parmak uçları boynumdan aşağı kayarken gözleri de her bir çizgiyi izlemek üzere o noktadaydı. "Güzel ve sağlıklı bir yuva kurmayı denediğimi biliyorsun. Bana onca yalanı sunmana rağmen ayrılmak kelimesini aklımın ucundan bile geçirmediğimi de. Sen ne yaptın peki?" Çenemin altından sertçe yukarı ittiğinde onun sert bakışları altına tekrar girmişti gözlerim. "İki dakika ağlıyorlar diye beni hayatından silmeyi teklif ettin. Her şeye rağmen yanında olan bana, vurduğun en sert darbeydi ama görüyorsun ki yine buradayım."

Derin ve öfkeli iç çekişimin ardından kucağıma düşmüş havluyu kenara sertçe fırlatmak suretiyle ayağa kalktım. İkimiz arasındaki mesafe azalmış, gözlerimiz birbirine bağırırken dudaklarımız sessizleşmişti. "Burada olmanın bana ne fiziksel ne de zihinsel bir yardımı var! Olmasan daha iyiyse neden varsın?"

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin