Bölüm 120

56 13 23
                                    

~Min Merigi~

Bazen sadece onun gözlerine bakar, ne türden bir acı yaşamış da bu kadar enerjisi düşmüş halde olduğunu merak ederdim. Ondan aldığımı söyledikleri karanlık irislerin arkasında bana bakarken sık sık yakaladığım bir acı ifadesi vardı. Sanki bana bakmak, ona tüm hayatı boyunca yaşatılan acıyı tek seferde sunuyormuş gibi...

Patates kızartmalarını önüme çektiğim o ilk anda telefonunu çıkarmış, yine işiyle ilgili bildirimlere dalmıştı. Min Yoongi, uykusundan feragat etmiş ve bu vesileyle de tanınıp tanınabilecek tüm adamlardan fazla çalışmayı ilke edinmiş basit görünümlü ama farklı ruhlu bir adamdı. Simsiyah kıyafetleri içinde ilk defa gördüğüm beyaz gömleği ve üzerine taktığını da ilk defa gördüğüm kravatını incelerken bir tane patatesi çoktan ağzıma atmıştım. "Bir şey mi olmuş?" Belki doğru değildi ama ilgisinin bende olmasını seviyor ve istiyordum. Onunlaysam aramıza başka bir şeyin girmesi tamamen hayallerimi yıkardı.

"Hı-hm..." telefonunun parlak beyaz ekranı, açık renkli tenini sanki hastaymış gibi daha da beyaz gösterirken karanlık gözlerinin üzerime dikildiğini sezebilmiştim. "Sen başlayabilirsin."

"Seninle yemek istiyorum. Yalnız yiyecek olsaydım buraya yalnız gelirdim." Belki soğuk ve yine bana ayna gibi yansıtmayı seçeceği sert sözlerine sebep olabilecek türden bir karşılıktı fakat ona karşı kendimi tutmakta zorlanıyordum.

Telefonunun ekranını kararttı, kenara koydu ve dirseğini pis görerek birkaç kez sildirdiği masaya yaslayarak bana doğru değildi. Takımının ceketini arkasındaki sandalyeye asmıştı, siyah yeleğinin kaslarını ne kadar sıktığını görebiliyordum. "Öyle mi? Babanı evde bir başına bırakıp buraya tek başına gelirdin, öyle mi?" Topuzumdan ayrılmış saç tutamını ince parmağına dolarken göz ucuyla bakmıştım ona.

"Uzatmak istemiyorum, sadece benimle yemeğe geldiysen benimle yemek yemeni istiyorum. Bana yiyeceğini söyledin."

"Ama herhangi bir zaman belirtmedim."

Yine kendinden emin bir sırıtış eşliğinde arkasına yaslandığında iç geçirdim. Beni alt etmesi doğaldı, 40 yıl kadar yaşanmışlık farkı varken meydan okumam bile anlamsızdı. Dudağımı büzmüş, patatesime uzanıyorken yine babamın biçimli elleri girdi görüş açıma. Tam uzandığımı alıyorken hızlıca çekildim. Yiyecekse gerçekten, buna engel olabilecek türden hiçbir harekete kalkışmak istemiyordum.

Önündeki sosların paketlerini tek tek açtı, parmakları arasında özenle tuttuğu patatesi gösterdi bana. "Min Merigi sarımsaktan, domatesten, acıdan, baharattan nefret eder. O halde mayonezle yemek ister, diye düşünüyorum." Gözlerimin içine, sanki bu gerçeği zihnimin derinliklerinde bulabilirmiş gibi bakarken hafifçe gülümsedi. "Doğru mu?"

Gülerek elimi havada salladım. "Elbette doğru! Senin söylediğin bir şeyin yalan olma ihtimali var mı ki?" O da benim gibi gülerek patatesi mayoneze batırıyorken dudaklarımı birbirine bastırdım. Çok mu konuşmuştum, biraz susmamı mı isterdi?

"Elbette var. Biricik kızımın kişiliği yeni yeni oturuyorken onun hakkında değişebilecek çok fazla şey var demektir. Hepsini takip etmeliyim." Masanın boşta kalan kısmına siyah, kadife bir kutu koyduğunda kaşlarım hafifçe çatılmıştı. Elbette bir randevuya davet etmişti beni ama böylesi sürprizleri ne zaman düşünmüştü ki? Ben bunları sorguluyorken o, kendisine bakmam için sabırla bekliyordu.

"Bu ne?" Hamburgerime uzandım, hepsini benim zevklerime uygun olarak yaptırdığını anbean izlediğimden içeriğini kontrol etme ihtiyacı bile hissetmemiştim.

"Senin cinsiyetinin kız olduğunu öğrendiğim ilk gün bunu kraliyet ailesinden almıştım." Gözleri parladı, o ana geri döndüğünü ifade eden dalgınlığı geri döndü. "Her zaman beğeneceğini umut etmiştim."

Tweet [Taegi Fanfiction]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin