~Kim Seokjin~
"Gidiyorum o halde, iyi akşamlar." Ceketimi almış, Hoseok'la olan klasik vedalaşmamızın son cümlesini söylemiştim. Artık rahat bir nefes alabileceğim için gerçekten memnundum. Yoongi'yle çalışmak keyifliydi, genelde işleri ağırdan almayı seven bir yapısı olduğu için herhangi bir işi olduğunda yardım etmesi kolay ve zahmetsizdi fakat olaylar, Kim Taehyung geldiğinden beri oldukça dengesiz bir hal almıştı. Yoongi normalin iki katı çalışıyor ve düzenli aralıklarla uyumayı başarıyordu. Bu da onu daha dinç yaptığından 50 yıllık planı 10 ve hatta mümkünse 5 yıla indirmeyi hedefleyecek gücü kendisinde bulabiliyordu.
Hoseok hala karşı cevap vermediğinde omzum üzerinden baktım ona. İlk tanıştığımız günden beri onda hep farklı bir aura sezinlemiştim. Ölümü kabullenen birisi gibi cesur ve atılgandı ama bazen sustuğu ve tamamen içine çekildiği anlar olurdu ki onu anlamak gerçekten imkansızlaşırdı, tıpkı şu an olduğu gibi. "Ah, doğru!" gözlerimiz birbirine değdiğinde konuşmayı hatırlamış gibi dikeldi ve yüzünde sahte bir tebessüm yerleştirdi. "İyi akşamlar, Jin."
Tekrar ona döndüm, o da cesaretini kanıtlamak istiyorcasına kaçmadı benden. Tam karşısına geçtiğimde aramızda santimler vardı. Ona eğildim ve tamamen gözlerinin içinde olan o garip yansımama baktım. "Bir sorun varsa şimdi söyle. Erteleme."
Yutkundu ve bu sessiz evdeki her minik ses gibi bu da rahatlıkla duyulmuştu. Derin bir nefes aldı ve dudaklarını birbirine bastırdı. "Nasıl desem ki hyung..." Ellerini birleştirdi ve dudağını bu sefer de ısırırken mırıldandı. "Ya da her neyse... Sonsuza kadar susmak en iyisi olur belki de." Geri çekilecekken tekrar tuttum kolunu.
Bana dönene kadar iç geçirmiş ve böylesine güçlü bir adamın nasıl bu kadar duygusal davranabildiğine şaşırmıştım. "Susma da söyle. Yoksa yine şu Namjoon hakkında mıydı?"
"Hayır!" Onun konusunu kendisi açtığı sürece sorun yoktu fakat ben açtığımda yanakları kızarıyor ve bedeni iki kat savunmasızlaşıyordu. Bana kalırsa Jung Hoseok'un tek zayıf noktası o kas yığını herifti. "Ben sadece... Hyunga söylemediğim şeyler var. Kızar mı, merak ediyordum."
"Ne hakkında?" Kaşlarım bir anda havaya dikildi, neden bahsettiğini bir türlü anlamıyordum.
Sessizlik.. Konu Yoongi ve onun aptal güveniyse Hoseok gerçekten kırılgandı. Az önce tek zayıf noktası Namjoon, mu demiştim? Belki de bu listeye bir de Yoongi'yi eklemeliydik. Kendisini kanıtlaması zor olmuştu ve ona inanan nadir isimlerden biriydi Yoongi de. Şimdi Hoseok, bu iyiliğinin karşılığını verememekten çok korkuyordu. Onu anlıyordum fakat elden ne gelirdi ki?
"İyi..." Dedim usulca. "Eve geçmeden bir şeyler içebiliriz." En azından alkolün verdiği rahatlıkla anlatmasını umuyordum. Başını aşağı yukarı salladı ve peşimden geldi. Tanıştığımız o ilk günde olduğu gibi yine benim motoruma binmiştik, yine hava oldukça ılıktı. Bahar havasına bayılıyordum, ne diyebilirdim ki? Umuyordum ki onun da bu konuda benimle bir zıtlığı yoktu.
Herhangi bir bara girdik. Nereye girersek girelim Yoongi'nin adamı olduğumuzu anladıkları anda olay çıkarmaktan çekinirlerdi. Normalde bir numaralı tehlike olarak polisi görmeleri gerekirken bu ve birkaç ülkede daha korkulan tek isim Min çetesiydi.
Taburelerden en köşedekine oturdum, sırtımı soğuk duvara yasladım ve Hoseok da hemen yanımdakine otururken onu izledim. Bize katıldığından beri birbirimizin en yakın sırdaşları ve dert arkadaşları olmuştuk. Aynı işte aynı problemlerle karşı karşıya kalmak bizi yakınlaştırmıştı, ben öyle yorumluyordum. O iki bira söyledi ve bana dönerken omuzlarını düşürdü. "Zaman ayırdığın için sağ ol, hyung." dedi yine çekingen bir ifadeyle. İki şişe bira hemen önümüze bırakıldığında derin bir nefes aldı ve koyu kahve rengindeki şişeyi uzun uzun izledi, sarı ışık altında. "Nasıl desem bilemedim. Kendimden çok utanıyorum doğrusu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tweet [Taegi Fanfiction]
FanfictionBasit bir tweet, hayatınızı ne kadar değiştirebilir ki? Kim Taehyung, eşcinsel hakları için kurmuş olduğu derneğin başkanı olarak korede, iyi ve kötü anlamda büyük nam salmıştır. Bir gün, dehşet derecede alkollü olduğu anında, kişisel hesabında yayı...