Annesi ona her zaman lanetli olduğunu söylerdi. Ona hamile kaldığı andan itibaren laneti annesine taşımıştı ve canlı kaldığı süre boyunca onu diri diri yakmıştı. Leydiye yaklaşan herkes lanetten nasibini almıştı. Söylediğine göre lanet, Azrail'di. Ona yaklaşan herkese acımasızca bulaşıyor ve canlarını alana kadar terk etmiyordu.
Sözlerini doğrularcasına acı çekerek ölen annesinin cenazesinden tam üç yıl sonra Kont Firansoa ile nişanlandı, nişanının üzerinden iki ay geçer geçmez evlendi. Şimdi ise doğup büyüdüğü topraklardan çıkıp Kont'un yanına taşınmalıydı. Kaleden çıkarken babası Vikont Aldeul'un sözlerini unutamıyordu. Lanetini Firansoa kalesine taşıdığı için mutlu olduğunu söylemişti. Öylesine mutluydu ki bavullarını arabaya yüklerken çalışma odasında içki içiyordu. Erkek kardeşi bile onu uğurlamaya gelmemişti. Böylece ailesiyle vedalaşmadan yeni topraklarına doğru yola çıkmıştı.
Bir buçuk günlük kısa yolculuğun ardından takır tukur yol alan at arabası nihayet Kontun topraklarına yaklaştı. Maria, ilk kez o an pencereye yaklaştı ve dışarı baktı. Kontun kalesinin surlarını görebiliyordu. O mesafeden bakınca mezar taşı gibi duruyordu.
"Hanımefendi, lütfen biraz daha sabredin. Kaleye varmamıza çok az kaldı."
Arabanın dışında yolculuk eden bir şövalye seslenmişti. Kocasının yolladığı şövalyelerden biriydi ve kaleye taşınma süresince ona eskortluk yapıyordu.
Maria şövalyeye cevap vermedi. Gereksiz diyaloglara girecek kadar sabırlı biri değildi.
Bir saatin ardından kalenin surlarına vardı. Kapı muhafızları koşuşturuyorlardı. Kalın borozan öttü ve Kontes'in gelişi herkese duyuruldu. Maria şehrin içinden geçeceklerini anlayınca perdeleri kapattı. Normalde toprağa gelin gelmiş soylu hanım, araç içinden halka kendini gösterir ve el sallardı ama o bunu asla yapmadı. Dışarıdaki şövalyelerin suratlarının gerildiğini ve halkın anlam veremediğini hissedebiliyordu. Kimse neden halka selam vermediğini sorgulamaya cüret edemedi.
Araba nihayet durduğunda Kont'a ait mülke girdiklerini anlamıştı. Bir an sonra kapı açıldı ve nazik bir el kapının önünde belirdi. Kontes, kocasının elini tutarak arabadan indi. Bacakları uyuşmuştu ama elbisesi biraz olsun kırışmamıştı.
"Kontes Maria Firansoa, biricik eşim, evine hoş geldin."
Elini nazikçe öperken dudaklarını Kontes'in evlilik yüzüğünün üzerine koymuştu. Formalite bir hareket olduğu çok belliydi ama köşedeki hizmetçiler beğeniyle iç çekiyorlardı.
"Kont Firansoa, kocacığım, burada sizinle olmak benim için bir onur."
Nazik ses tonu çevreye yayılıyordu ama öyle bir bakışla söylemişti ki bu sözleri, Kont'a ağız dolusu küfür etmiş gibi hissettirdi.
Maria inanılmaz güzel bir kadındı. Yaşına rağmen cildi bebek gibiydi. Camdan yapılmış gibi duruyordu. Buna karşın otuz dört yaşındaki kont, kırışmaya başlayan suratıyla yaşını belli ediyordu. Soylular arasında gözde olacak kadar yakışıklı değildi ama kont ünvanını savaşta alması gibi birçok faktör onu şövalye hayatına adapte etmişti. Vücudu kılıç sallamaktan kaslarla dolmuştu ve bu da onu genç leydiler arasında popüler yapıyordu. Yine de otuz dört yaşına kadar hiçbir leydiyle evlilik düşünmemişti.
İkisinin birbirine çok yakıştığını düşünen hizmetçiler gülümseyerek yeni efendilerine bakıyorlardı.
"İçeri gelin lütfen, yorgunsunuz. Akşam yemeği hazırlattım. Sonrasında uygun şekilde dinlenebilirsiniz."
Kocası çok düşünceli bir beyefendi gibi davranıyordu.
"Teşekkür ederim sıcak karşılamanız için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçağın Ucundaki Kontes
Historische RomaneTAMAMLANDI. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ #01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1. #12.11.23 Aşk kategorisinde 6. #12.11.23 Romantik kategorisinde 10. #13.11.23 Romantik kategorisinde 20. #06.12.23 Kurgu kategorisinde 39. #14.01.24 Savaş kategorisind...