118. Bölüm

334 50 31
                                    

  *

  Azize Lily, Dala ve Lale Loncası üyelerinden Mikheas, Firansoa konutunun bahçesinde dikilmiş karşılarındaki binaya bakıyorlardı. Hepsinin yüzünde sonu gelmeyen bir endişe vardı. Malikaneye vardıklarında ve Maria'yı sorduklarında hizmetçiler Kontes'in kendini odaya kilitlediğini ve dünden beri hiçbir şey yemediğini söylemişlerdi. Bunu duyduklarından beri öylece bahçede dikilmiş Maria'nın kaldığı odanın kapalı perdelerine bakıyorlardı. Bu çok büyük bir sorundu. Hepsini alakadar eden bir sorun...

  "Şimdi ne yapacağız?" dedi Azize Lily endişeyle. Rol icabı her zaman burnu havada gezen bu kadın nadiren böyle bir yüz ifadesi takınırdı.

  Dala ise maskesini çıkarmıştı ve uzun süreden sonra ilk kez esmer tenini güneş ışığı altında tutuyordu. Endişeli bakışları Mikheas tarafından tuhaf karşılandı. Dala son zamanlarda o kadar fazla göreve gitmişti ki kendi bile yüzünün neye benzediğini unutacak kıvama gelmişti. Mikheas'ın tuhaf bakışlarının üstünde gezinmesi doğaldı. "Bilmiyorum ama durum hiç iyi görünmüyor." dedi gözlerini Kontes'in mülkünden ayırmadan.

  "Biz bile hâlâ şoktan çıkmış sayılmayız. Efendi Yane'nin bu kadar sakin olması bir mucize."

  Mikheas haklıydı ama bilmediği bir şey vardı. Dala, çok uzun süredir Yane ile birlikteydi ve onu diğerlerinden çok daha iyi tanıyordu. "Bu sakinlik değil." dedi uğursuz bir ifadeyle.

  Azize Lily "Ne demek istedin Dala?" diye sordu merakla. Ses tonundaki farklı ve ürpertici tınıyı hissetmişti.

  "Daha önce de böyle bir şey yaşandı. Seneler önce, Aldeul kalesinde yaşıyorken... Efendi Yane kendisini odasına kilitledi."

  "Peki sonra?"

  Derin bir nefes veren Dala, bakışlarını Kontes'in kaldığı odanın penceresinden ayırıp Azize'ye çevirdi. Yüz ifadesi neler olduğunu anlatmaya yetiyordu. "Büyük bir katliamdı."

  Azize Lily ve Mikheas, aynı anda yutkundu. Efendileri oldukça merhametli ve sabırlı bir insandı ama ayarı yoktu. Bir kere merhametini veya sabrını kaybettiğinde dünyanın en acımasız, en gaddar kişisine dönüşebilirdi. Mikheas, gözlerini Firansoa'nın büyük malikanesine çevirdi. "Kont'u korumalı mıyız?" diye sordu huzursuzca.

  "Hayır. Efendimize yalan söyleme cüretini gösterebildiğine göre sonuçlarına katlanmalı."

  Dala'nın verdiği keskin cevap ikisini de susturdu. Gerçekte Dala, Firansoa Lorduna karşı kinliydi. En başından beri efendisinin o adamla birlikte olmasına karşıydı. Şimdi Kont'un gerçek kimliği açığa çıktığında da işler değişmemişti. Bu adam kim olursa olsun Efendi Yane'ye zarar veriyordu. Eğer bunu yapıyorsa cezasını da sonuna kadar çekmeliydi. Yane'ye zarar vermeye kalkan herkesin sonunun ıstırap dolu olduğuna emin olacaktı. Onun ilk astı olan Dala'nın görevi buydu.

  "Bakalım bu zamana kadar ölü taklidi yapmayı başaran adam, Efendi Yane için ne kadar ileri gidecek."

  *

  Maria o odada ne kadar süre kaldığını bilmiyordu ama içeride durduğu süre boyunca gözüne bir gram bile uyku girmemişti. Zihni bir çöl kadar ıssızdı. Susuzluğu net bir şekilde hissediyordu. Kalbi her saniye sıkışıp dururken nefes alması güçtü. Kafasını toparlamak için kendini odasına kilitlemişti ama kafası toparlanmaktan çok uzaktı. Hâlâ yaşananların gerçek olup olmadığını sorguluyordu. İçten içe bilse de zihni ikna olmak istemiyordu. Belki çok uzun süre yalanlara kandığından, belki de kendini berbat bir sona hazırladığından...

  Her ne kadar kendini tuhaf hissetse de arka planda her şey berraktı. Maria bundan sonra ne yapması gerektiğini biliyordu. İzlenecek yol, yeni plan, atılacak adımlar, her şey netti. Sadece gerçekmiş gibi hissetmiyordu. Sanki Firansoa Kalesindeki odalarının balkonunda Nate'e yakalandıktan sonrası kendi kafasında kurduğu bir hayaldi. Böyle düşünüyordu. Belki de aldığı ilaç yüzünden sersemlediği için böyle hissediyordu. Hoş, öğrendiği gerçekler aldığı ilaçlardan çok daha fazla sersemleticiydi.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin