36. Bölüm

951 110 106
                                    

  Aşağı indiğinde balo salonunun girişinin önünde beyaz gömleği ile Nate'i gördü. Muhtemelen onun dönüşünü bekliyordu. Marki Serga ile olan 'Diplomatik meseleleri' çözülmüş olmalıydı. Artık partinin kalabalıklığı azalıyordu ve gitme vakitleri de gelmişti.

  Nate onu fark ettiğinde dikkatli bir şekilde incelemeye başladı. Bir ona, bir yanındaki Prenses'e bakıyordu. Muhtemelen yanından ayrıldıktan sonra neler olduğunu ve neden Prenses'le buluştuğunu merak ediyordu. Yine de tüm merakına rağmen herkesin içinde bunu sormadı.

  "Seni beklettim mi? Üzgünüm." dedi Maria gülümseyerek. Kafası fena halde dolu olmasına rağmen rolünden şaşmaması gerekiyordu. Kusursuz eş rolü, onu başarıya ulaştıracak bir anahtardı.

  Nate ona yaklaşan eşinin elinden tuttu. Aynı anda bir ona, bir Azteria'ya bakarken "Çok değil. Benim işim de birkaç dakika önce bitti. Artık ayrılalım mı?" diye sordu. Prenses'i görmüyor gibi davranması, ona asla yeşil ışık yakmayacağını gösteren bir işaretti.

  "Evet, gitsek iyi olacak. Vakit geç oldu."

  Maria'nın cevabı üzerine Nate, Prenses'e doğru başını eğdi. Hızlıca "İzninizle eşim ve ben ayrılıyoruz Majesteleri." derken başını eğmesi ve kaldırması bir olmuştu. Üstelik formalite icabı söylemesi gereken 'Görüşmek üzere' lafını da söylememişti. Bunu gören herkes Nate ve Prenses'in ölesiye düşman olduklarını düşünürdü.

  Maria, Azteria'ya son bir bakış attı. Kızarmış yeşil gözleri kısılmıştı ve buruk bir gülümsemeyle onlara bakıyordu. Onda gördüğü bu ifade kalbini acımıştı. Bu sebeple bir şey söylemeden arkasını döndü ve Nate ile birlikte balo salonunun çıkışına doğru ilerlemeye başladı.

  Ellerini tutan adam... Bugün net bir şekilde görmüştü. Baş düşmanı olan adam gerçekten tehlikeliydi. Tam da bu sebeple onla yakınlaşmalıydı. Onu kendine bağlamalı, güvenini kazanmalı ve ondan bilgi elde etmeliydi. Başarılı olmak istiyorsa anahtar bu adamdı. Kalbinde büyümeye başlayan hisler kimin umurundaydı? O İmparator'un ve Parat'ın adamıydı. İki caniye aynı anda hizmet eden biriydi. Mükemmel bir koca gibi davranıyor olması bunların üstünü örtmüyordu. Hâlâ onun yüzünden acı çeken insanlar varken ve ailesini onun yüzünden kaybetmişken Maria, artık ona karşı sempati duyamazdı.

  Arabaya doğru ilerlerken kocasının ellerini sıktı ve vücudunu ona doğru yasladı. Kollarında taşıdığı ceket, artık derisini yakıyordu. Ceketi kendi omuzlarına atarken Nate ona tuhaf bir yüz ifadesiyle baktı. Sanki yakınlaşmasını tuhaf bulmuş gibiydi.

  "Bugün için teşekkür ederim kocacığım. Bana kendimi dünyanın en mutlu evliliğe sahip kadınıymış gibi hissettirdin."

  Sözleri o kadar samimiyetsizdi ki... İfadesiyse bir o kadar gerçekçiydi. Yaptığı kusursuz rol, sanki Firansoa'ya ilk geldiği günkü gibi hissettiriyordu. Sanki en başa geri dönmüşlerdi. O günden bu yana samimi olmaya başlayan ilişkileri, Maria'nın gerçekleri sert bir şekilde hatırlamasıyla son buldu. Gerçekler yüzüne çarptığında artık daha fazla duygularına kapılamazdı.

  Nate, onun yakınlığını fark ettiğinde ifadesiz bir yüzle karısına doğru baktı. Sanki yarım saat önceki Maria ile şimdiki Maria farklı gibi hissettiriyordu. Bunun sebebinin Prenses'le konuşmaları olmasından korkuyordu.

  "Böyle hissetmeye devam etmen için elimden gelen her şeyi yapacağıma emin olabilirsin."

  "Yapacağına en ufak bir şüphem yok."

  Hazırcevaplılığı zehirliydi. Nate, bu zehri uzun süredir tatmadığını fark etti. Şimdi yeniden karısının dudaklarının arasından dökülüyordu. Sorun değildi. Bu zehri içmeye alışmıştı ve öleceğini bilse bile içecekti.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin