67. Bölüm

625 70 38
                                    

  *

  İmparator Dustaen Fradorik Janglet. Ellili yaşlarında bir adamdı. Hayatı savaş, kaos ve taht kavgaları ile geçmişti. Saçları ağarmış, omuzları çökmüştü. Eski ihtişamı yoktu. Kendine karşı gelen kişileri kılıçtan geçirmeyi sevdiği zamanlar geride kalmıştı. Artık şiddetten çok politika adamına dönüşmüştü. Kendi kurduğu İmparatorluk'ta, ona ait olan her bir bireyle ayrı ayrı oynuyordu. Eskiden insanlar onun için öldürülmesi gereken düşmanlarken, şu ansa ufak satranç taşlarından ibaretlerdi. Dev bir oyun tahtasının üzerinde tek şah oydu. Ona karşı gelebilecek bir piyon yoktu. En azından, kendi hayal dünyasında böyleydi.

  O gün İmparator ahırda atıyla ilgileniyordu. Gençliğinden beri her daim yanında olan atı Güneş, artık iyiden iyiye yaşlanmıştı. Yine de üstüne binemeyeceği kadar kötü durumda değildi. Hâlâ kuvvetli ve sağlıklıydı. Yelesini tararken uslu uslu duruyor ve bakımının yapılmasını bekliyordu.

  Karanlıkların arasında, ahırın bir köşesinde İmparator'u gözetleyen bir çift mavi göz, merakla kısıldı. Casus her zaman yaptığı gibi ufacık bir bilgi elde etmek uğruna hayatını riske atmıştı. Ciddi bir kumardı. Kaybederse en iyi ihtimal, acılar içinde ölmesiydi. Yine de intikam alma arzusu her şeyden öteydi. Bu ihtimal onun gözünü korkutmuyordu. Korktuğu şey geç kalmaktı.

  İmparator, atının yelesine dokunurken içeri aniden yüzü örtülü, elinde siyah heybe olan bir adam girdi. Casus bu sıska adamın kim olduğunu gayet iyi biliyordu.

  "Majesteleri, bugünün hasılatı."

  Elindeki heybeyi ahırın samanlarına doğru fırlatırken İmparator başını çevirip bakmamıştı bile. Bu sırada yere çarpmanın etkisiyle heybe açıldı ve içindekiler samanlığa doğru yuvarlandı. Bununla birlikte ahırdaki atlar çıkan ses ve yuvarlanan cisimler sebebiyle ürkmüştü. Yuvarlanan şeyler kesik kafalardan başka bir şey değildi. Kafalardan akan kan samanların üzerine yayılırken İmparator hâlâ başını çevirmemişti ve atıyla ilgilenmeye devam ediyordu.

  Elini ürkmüş atından çekmeden "Bir daha hasılatı Güneş'in yanında açarsan o heybenin içinde senin kellen de olabilir." dedi.

  Yüzü örtülü adam bu sözlerden etkilenmemişti. "Eğer benim kellem orada olursa bir sonraki sefer de sizin kelleniz orada olur."

  İmparator'la böyle konuşmaya cesaret edebilecek kadar asi bir çocuktu. İmparator onun asiliğinden hoşlanıyordu. Söyledikleri doğruydu. Eğer suikastçisi Asind'i kaybederse tehlikeye girebilirdi. Ama asla böyle bir şey olmayacaktı. Bunun rahatlığıyla onunla dilediği kadar eğlenebiliyordu.

  "Ne diyorsun? Sence beni hayatı pahasına öldürmek isteyenlerin sayısı, hayatı pahasına korumak isteyenlerin sayısından fazla mıdır?"

  Kesinlikle daha fazlaydı. Köşede gizlenen casus da bunun bir kanıtıydı.

  "Sayı değil, nitelik önemlidir. Beni mi tercih ederdiniz yoksa ordunuzu mu?"

  "Ordumu." dedi hiç düşünmeden. İmparator, gözlerini atının yelesinden ayırdı ve arkasını döndü. Artık Asind'i görebiliyordu.

  Asind haddini aşan cevaplar vermeye devam etti. "Bu sebeple size korkak demeyi tercih ediyorum."

  "Bu sebeple konumuz her daim senin kellen oluyor."

  Bu her zamanki tartışmalarıydı. İmparator Dustaen, onun en sadık hizmetkârı olduğunu biliyordu. Elde ettiği çıkar ne kadar fazla olursa sadakat de o kadar büyük olurdu. Asind'e güveninin sebebi bundan kaynaklanıyordu.

  Asind, öne doğru adım atarak İmparator'a yaklaşmaya başladı. Bu sırada önünde duran kesik kafalardan birine tekme atmıştı. Kelle yuvarlanıp casusun saklandığı bölüme kadar gitti. Kelle tam casusun önünde durduğunda casus kesik kafayla göz göze gelmişti. Sarı tonlu renginden daha yeni öldürüldüğü anlaşılıyordu. İğrenç kan kokusu ciğerlerini doldurdu.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin