130. Bölüm

223 26 4
                                    

  *

  Kalabalık daha önce görülmemiş boyuttaydı. Kilise ve çevresi ülkenin dört bir yanından davetlilerle doluydu. Getirilen hediyeler, bırakılan çiçekler, çelenkler, tebrik çığlıkları dört bir yandaydı. Başkent tam bir festival havasındaydı. Halk çok sevdikleri Azize Lily ve Veliaht Prens'in evliliğini festival olarak görüyordu. Gelecekteki İmparator ve İmparatoriçe'leri artık belliydi. Başarısıyla bilinen Prens Azuen ve Angelian dininin simgesi Lilyana, İmparatorluğu bir üst kademeye taşıyacaklarına inandıkları bir çiftti.

  Başkent sokakları müzikle, dansla ve ikramlık yiyecek kokularıyla dolmuştu. Halkın bu kadar coşkulu oluşunun sebebi uzun süren gerginliğin nihayet sona ermesiydi. Taht kavgası olmadan Veliaht seçilmişti ve itiraza yer bırakmayacak şekilde Azize ile evlenip konumunu sağlamlaştırıyordu. Üstelik ikisi de takdir edilen insanlardı, yetkinliklerine şüphe yoktu. Bunun yanında Bitrilaniat ile sorunları da çözülmüş görünüyordu. Prenses Azteria çoktan Bitrilaniat'a doğru yola çıkmıştı. Bu ittifak evliliği, ufukta savaş olmayacağının işaretiydi. Ekonomi şahlanacak, sokaklar huzurlu olacak, kirli işlere bulaşan soylular teker teker temizlenecekti. Bütün inançları bu yöndeydi.

  Ne ahmaklık... Halk her zaman onlara gösterilen şeylerden yola çıkıyordu. Halbuki bilmedikleri, unuttukları, görmezden geldikleri bunca şey onların kaderini belirliyordu. Kaderlerini yalanlara bağlamak kolay geldiği için şimdi Başkent sokaklarında düşünmeden eğleniyorlardı. Sonuçta bu evlilik, bu kader, bu ittifak Tanrı'nın emriydi. Peki Tanrı, aslında kimin elindeydi?

  Maria mihraba yakın sandalyelerden birinde Nate ile beraber oturmuş törenin başlamasını bekliyordu. Kilise müziği genç sanatçılar tarafından sergilenirken en saygın soylular kilise binasında toplanmıştı. Düğün töreni Azize'nin doğduğundan beri yaşadığı Merkez Kilise'de yapılıyordu. İçerisi ve dışarısı hınca hınç doluydu. Pencereler soğuk havaya rağmen açıktı ama bu halde bile içeride kalabalıktan kaynaklı ağır bir koku vardı. Koca bina ağzına kadar insanla dolmuştu. Bu Veliaht Prens'in evliliğiydi. Tanrı'nın emriyle yapılan bir düğündü. Dolayısıyla her bir Anglian gelip tebrik etmek zorundaydı.

  "O görkemli Debutante'den sonra kısa sürede böyle bir tören hazırlayabilmiş olmaları muazzam. İmparatorluk hazinesi küçümsenmemeli."

  Soyluların fısıldaşmaları komikti. İmparatorluk hazinesi de neydi? Yer gök kendi vergilerinden oluşuyordu. Hayranlıkla baktıkları her şey kendi mallarıydı. Ne ironik... "Değil mi? Her şey çok özenle hazırlanmış. Müstakbel Veliaht Prenses'imizin gelinliğini çok merak ediyorum."

  "Benim esas merak ettiğim şey ziyafet. Duyduğuma göre İmparator bu ziyafet için onlarca tanınmış aşçıya neredeyse bir aylık saray gideri tutarında ödeme yapmış."

  "Ne dedin? Bir aylık saray gideri mi? Bu muazzam büyüklükte bir ziyafet olmalı."

  "Evet. Çok uzak kıtalardan gelen tropikal meyvelerin bile servis edileceğini söylüyorlar. Yüz yıllık şaraplar açılacakmış. En özel, en yağlı ineklerden biftekler kızartıldığını duydum."

  Sesler böyle uzayıp gidiyordu. Maria konuşmaları umursamadan önüne baktı. İmparatorluk şövalyeleri dört bir yandaydı. Salonun içinde, dışında, Kilise içinde, Kilise dışında, İmparatorluk Ailesi etrafında... Neredeyse etten bir duvar oluşturmuşlardı. Maria bu miktardaki askeri gördükçe tatmin oluyordu. Askerlerin en niteliklileri buradaysa bu sarayın güvenliğinin azaldığı anlamına gelirdi. Bu da Nate'in planının işlediğini gösterirdi.

  Gözleri pencereye kaydı ve güneşin konumuna baktı. Nate, onun gözlerinin dışarı döndüğünü gördüğünde eğilip kulağına fısıldadı. "Az kaldı. Sürekli zamanı kontrol edip durmamalısın."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin