19. Bölüm

1.1K 161 219
                                    

  Teklifi kabul ettiğine edeceğine pişman olmuştu. Bu kadar karışık bir kitap olduğunu bilseydi en başından merak etmezdi. Yolculuk bittiği için kitabı kapadıklarında sevincini saklayamadı. Ağrıyan başını tutarak arabadan inen Maria, kocasının koluna girerek sonbahara rağmen parlak olan güneşe baktı.

  Nihayet başkente varmışlardı. Soğuk aylarda bile güneşi görebildikleri bir yerdi. Parlak güneş başkentteki Firansoa yerleşkesinin üstüne düşüyordu. Maria ilk kez gördüğü bu binayı dikkatle inceledi. Firansoa bölgesindeki kalelerinden daha büyük ve daha gösterişliydi. Başkente yakışır bir zenginliği vardı. Şehrin ortasında adeta en güçlü ailelerden biri olduğunu haykırıyordu.

  Bakışlarını yakaladığında Nate "Başkentteki Firansoa evini beğendin mi?" diye sordu.

  "Hoş bir mimarisi var." demekle yetinen Maria, pek ilgili görünmüyordu. Aklında başka düşünceler var gibiydi. Dahası, taş yığınından etkilenmeyecek kadar çok şey görüp geçirmişti.

  Nate eşinin yorgun olduğunu düşünüp üstelemedi ve şövalyelere işaret verdi. Çok fazla yük getirmişlerdi. Hepsinin başkent yerleşkesine taşınması gerekiyordu. İş için getirdikleri tüm bu şeyler özenle yerleştirilmeliydi. Bu işle ilgilenecek birileri lazımdı. Elbette işleri yorgun eşine bırakmayı düşünmüyordu.

  "Faj, Dacka, Richa, üçünüz arabaları boşaltın ve girişe kadar taşıyın. Diğerleri araçları çeksinler. Taşımayı bitirdikten sonra dinlenebilirsiniz." dedi. Taşıma işinden sonra ayrıştırma ve yerleştirme vardı. Bazı eşyaları burada bırakacaklardı ve Boham'a götürülecekler açılmadan depoya kaldırılacaktı.

  Maria, bu işe hiç bulaşmak istemiyordu ama yanında önemli şeyler getirmişti. Öylece bırakıp dinlenemezdi. Bu malikanedeki hizmetçileri tanımıyordu. Tanımadığı kimselere sırf Firansoa evinde çalıştıkları için güvenemezdi. "Eşyalar arabaya konmadan önce düzenlendi. Açmaya gerek olmadan yerleştiririz." diyerek işi üstleneceğini belirtti.

  Beklendiği gibi Nate "Senin uğraşmana gerek yok, ben başında dururum." diye cevapladı.

  "Düzenlemeden ben sorumluydum. Bu yüzden benim halletmem daha kısa sürer."

  Fazladan çalışmak için inatlaşacağını hiç düşünmezdi. Normalde olsa basitçe işi kocasına bırakıp dinlenmeye giderdi ama bu sefer kendi halletmek istiyordu. Yanında kıymetli şeyler getirdiği için hizmetçilerin başında durmazsa içi rahat etmezdi. Ayrıca dikkatlice kilitlenmesi gereken önemli kişisel eşyaları vardı. Tabii bir de kimsenin görmemesi gereken eşyaları...

  Nate ise "Dinlenmeni istiyorum. Dün gece senin için çok yorucuydu." diyerek itiraz etti.

  Maria, kocasının açık sözlülüğü üzerine başını çevirip çevresindeki şövalyelere baktı. Hiçbir tepki vermemişlerdi. Yine de az önceki özel konuşmayı duydukları kesindi. Nate'in kolunu sıktı ve kulağına yaklaşarak kısık sesle "Kocacığım, yorgun değilim. İşim bittikten sonra seninle başkenti gezebilecek kadar enerjim var." diye fısıldadı. Utanmıştı ama bunu belli etmeye niyeti yoktu.

  Gülümsedi ve "Neden sessiz konuşuyorsun karıcığım?" diye sordu.

  Alenen Maria ile dalga geçiyordu. Oldukça sinir bozucuydu. "Benimle dışarı çıkmamak için bahane aradığını düşünmeye başladım."

  Tabii ki altta kalacak değildi. Yaklaşık bir aydır evlilerdi ve artık birbirlerini yavaş yavaş çözmeye başlamışlardı. Maria ev işlerini devraldığından beri günleri aynı odada geçiyordu. Boş vakitlerinde birbirlerine fikir danışıyorlardı ve gece birlikte uyuyorlardı. Birbirlerini o kadar fazla görüyorlardı ki Maria kocasının ne demek istediğini hemen anlıyor ve cevap veriyordu. Onun kelime oyunlarına gelmeyecek kadar ustalaşmıştı.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin