9. Bölüm

1.5K 222 450
                                    

  Nate, 'sağır oda'da en yakın arkadaşı ve ortağı Marki Lusaus Antoniva Serga ile birlikte oturuyordu. Bu odaya değil hizmetçi, bir sineğin girmesine dahi izin yoktu. Burada konuştukları konular ise kimse tarafından duyulmaması gereken konulardı. Bu sebeple ikisinin de yüz ifadesi gergindi. Masanın üzerine yığılmış dosyalarsa en az kafalarının içi kadar karışıktı.

  "Lusaus, bu işin içinden böyle çıkamayız."

  Marki Serga, hâlâ ellerindeki bilgiler arasında bir bağlantı kurmaya çalışıyordu. Başı düşünmekten çatlamak üzereydi. Stresli ve sinirli bir ifadeyle "Havadan gidecek hali yok ya Nate! Cevap bu dosyalarda saklı. Bir şekilde bulacağız." diye cevap verdi. Haftalardır uğraşıyorlardı, yine de kayda değer bir ilerleme gösterememişlerdi.

  Nate burun kemerini baş parmağı ile işaret parmağının arasına sıkıştırırken gözlerini kapamıştı. Gerçekten ciddi bir baş ağrısı çekiyordu. Sorunların biri gidiyor, biri geliyordu. Artık ne yapacağını şaşırmıştı. "Yapacak bir şey yok, bu oturumu kaybedeceğiz. Bunu bırakıp güneydeki ihaleye odaklanalım. Şuna baksana buradaki yolsuzluğu, yapan kişinin kendisi gelse ortaya çıkaramaz!"

  Marki elindeki dosyayı masaya, diğer dosyaların üzerine fırlattı ve arkasına yaslandı. Günlerce bu belgeleri derleyip dosya haline getirmekle uğraşmıştı ama sonuç hüsrandı. Gerçek Larea Dükalığının kayıtlarını elde etmedikleri sürece hiçbir şeyi kanıtlayamazlardı. En başa dönmüşlerdi. Hatta sırf kayıt elde etmek için araştırma ekibine el altından rüşvet vermiş, evdeki bulgurdan da olmuşlardı.

  "Neyse, en azından iyi tarafından bakalım. Biz ikimiz birleşmiş halde şu belgeleri çözemediysek, geçen benim çalışma odamdan belge araklayan casuslar hiç çözemezler. Artık bu konu hakkında endişe etmemize gerek kalmadı."

  Nate kızgındı ama yine de arkadaşının bu sözlerine güldü. "Hırsızın beceriksizliğiyle rahatlayacağımız günler de mi varmış?"

  Başa gelen çekilirdi. Yapabilecekleri bir şey yoktu. Haftalardır bu işle uğraşıyorlardı ama bir sonuç elde edememişlerdi. Bu da demek oluyordu ki bu işten bir sonuç çıkmayacaktı, tamamen boşa uğraşıyorlardı. Bazen pes etmek de erdemlik sayılırdı. Ya da en azından bu düşünceyle avunuyorlardı.

  Neyse ki bugünlük bu konu kapanmıştı. Bir süre sessizce öylece oturdular. Pes etmiş olmanın hissettirdiği aşağılamayı saymazlarsa oldukça rahatlamış hissediyorlardı. Artık bir sonraki tura hazırlanacaklardı. Bu sefer kesinlikle başaracaklardı. Soylu hizbe hükmetmek için izleyecekleri yol her ne kadar yorucu ve baş ağrıtıcı olsa da...

  "Of, bugün yine Sohkra'ya gideceğim. Akşam loncayla toplantımız var. Orada da başım ağrıyacak. Bir de bugün gizli loncadan bir haberci gelecekmiş. Kim bilir yine hangi bombayı bırakacak üstüme." dedi Marki Serga abartılı bir şekilde.

  Nate onun abartılı yakınmasını dinlememişti çünkü aklına takılan başka bir mevzu daha vardı. Marki'nin sözlerini tamamiyle görmezden geldi ve kaşlarını çatarak "Lusaus, sana bir şey sormam gerekiyor." dedi. Yüzündeki ifade yine az önceki gibi katı bir ifadeye dönüşmüştü. "Sohkra bölgesindeki doktorla son zamanlarda iletişim kurdun mu?"

  Kont'un söylediği şeyleri kesinlikle dinlemediğini fark eden Marki Serga, sıkıntıyla iç çekti ve arkadaşının sorusunu cevapladı. "Hayır, hiç görmedim. Seyahat ediyordu en son. Neden sordun?"

  "Bugün buraya, kaleye benim adıma bir mektup göndermiş. Yakın zamanda bir müşterisinden aldığı bir ilaçla alakalı. Müşterisi ilacın ne olduğunu çözmesi için ona ulaşmış. O da bulamayınca benim biliyor olabileceğimi düşünerek ilacı zarfın içerisine koymuş."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin