79. Bölüm

520 62 18
                                    

  *

  15 yıl önce, bir kış günü, Nortelbat malikanesi.

  Havanın puslu olduğu günde Düşes Meryyane, huzursuzlukla pencereden dışarıdaki at arabalarına bakıyordu. Bir eli şişmiş karnının üstündeydi. Diğeri ise dokuz yaşındaki küçük kardeşi Maria'nın minik parmaklarını tutuyordu. Kaşları çatıktı ve vücudu hiç olmadığı kadar gergindi. Gözlerini bile kırpmıyordu. Kardeşi Maria'yı ve karnındaki bebeği korumak için her şeyi yapmaya hazırdı.

  Malikanenin bahçesinde bekleyen Kafile, İmparatorluk Prensi Dustaen ve Firansoa Kontluğu'nun flamasını taşıyordu. Bu bir elçi kafilesiydi. Elçinin ileteceği şeyi duymak için Nortelbat hanesinden yetkili birinin karşılama yapması gerekiyordu.

  Kalede tek yetkili kişi Düşes Meryyane Nortelbat'tı. Kocası Dük Claud Heliam Nortelbat, İmparator'un emriyle saraya çağırılmıştı. Kocasının küçük kardeşi Helia Nortelbat ise kalede değildi, Helnorate Akademisi'nde eğitim görüyordu. Helia buraya vekil olarak gelebilse bile henüz on üç yaşına yeni basmış küçük bir çocuk olduğundan işler yine Düşes'e kalacaktı.

  "Efendim, artık elçiyi karşılamak zorundasınız."

  Hizmetçi sesi titreyerek Meryyane'e seslendi. Korkuyordu çünkü Düşes altı aylık hamileydi ve Dük mecburi olarak saraya çağırılmıştı. Küçük efendi Helia ise akademide eğitim görüyordu. Kaleyi savunacak kimse yoktu ve başkentte işler karışmıştı. Taht kavgası başladığı an Nortelbat, iki ateş arasında kalacaktı.

  Meryyane elçiyi daha fazla bekletemeyeceğinin farkındaydı. Gözünü karartma vaktiydi. Firansoa hanesinden gelen elçi, henüz on dokuzuna yeni basmış Nate Firansoa onu aşağıda bekliyordu. Onun karşısında dik durmak zorundaydı.

  Maria endişeyle ablasına baktı. Neler olduğunu tam olarak anlayamasa da ciddi bir problem olduğunun farkındaydı. Ablasını ilk defa bu kadar korkmuş görüyordu. Hiçbir şeyden korkmayan, annesine babasına bile karşı çıkabilen ablasının korkuyor olması...

  "Maria, burada hizmetçi Laliad'la kalmanı istiyorum. Ne olursa olsun sesini çıkarmamalısın. Beni anlıyor musun?"

  Ablasının sözleri onu daha da ürkütmüştü. "Seni yalnız bırakamam abla. Ben de seninle gelmek istiyorum." dedi kararlılıkla.

  Meryyane onun karşı çıkacağını biliyordu. Derin bir nefes alırken dizlerinin üstüne çöktü ve Maria'nın boyuna geldi. Onu omuzlarından tutarken konuşmaya devam etti. "Burada kalmalısın. Bunun için yeteri kadar cesur değil misin yoksa? Sana kendi adımı verirken hep cesur olmanı dilemiştim. Biz Meryyane ve Maria kardeşler değil miyiz? Burada kal, pencereden beni izle ve örnek al."

  "Ama abla..."

  "İtiraz istemiyorum. Laliad, onun yanında kal. Kapıyı kilitle ve Maria'nın kaçmasına engel ol."

  "Emredersiniz Düşes."

  Meryyane, karnını tutarak doğruldu ve Maria'nın itirazlarına kulak asmadan odadan dışarı çıktı. Soğuk hava tenini keserken diğer hizmetçiler üstüne kürkünü giydirmişlerdi. Elçiyi kaleye almaya hiç niyeti olmayan Meryyane, kürkü giyerken malikanenin dışına çıkmaya hazırlandı.

  Dışarıdaki puslu hava, içinde korkunç bir soğuğu taşıyordu. Maria, buna rağmen pencereyi açtı. Hizmetçinin itirazlarına rağmen dışarıya baktı. Soğuk umurunda bile değildi. Neler olduğunu öğrenmek istiyordu. Ablasını bu kadar korkutan şeyin ne olduğunu bilmek zorundaydı.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin