Bıçağın Ucundaki Kontes

38. Bölüm

  Gözlerini açtığında ilk gördüğü şey kocasının çıplak göğsüydü. Birlikte sarmaş dolaş uyumuşlardı. Kollarındaki sıcaklık omuzlarını ve sırtını ısıtıyordu. Nate burnunu kadının uzun saçlarının arasına daldırmıştı ve huzurlu bir uykuda gibi görünüyordu. Nefes alış verişleri düzenliydi.

  Bir müddet yattığı yerden onun yüzünü inceledi. Dün gece bu dudakları defalarca kez öpmüştü. Defalarca kez ona sarılmıştı ve birlikte en yükseklere çıkmışlardı. Bu adamla yaptığı her şey onu büyülüyordu. Kokusu aklını kurcalıyordu ve her seferinde sıcaklığına sokulmak istiyordu. Dün geceki halini hatırladığında kaşlarını çattı. Her seferinde daha fazlasını istemiş ve sürekli bedenini ona bastırmıştı. Dudaklarının arasından çıkan inlemeler utanç vericiydi. Onla birlikte olduğu her an kendi olmaktan çıkıyordu. Buna dikkat etmeliydi. Bu tehlikeliydi. Tıpkı bu adamla ilgili her şey gibi...

  Dikkatlice kolunu kaldırıp arasından çıktı ve onu uyandırmamaya dikkat ederek yataktan kalktı. Sabahlığı hemen yanı başında duruyordu. Soğuk kumaşı çıplak vücuduna geçirdi ve önünü bağladı. Güneş henüz yeni yeni doğuyordu. Bu saatte hizmetçilerin hiçbiri onların katına uğramazdı. Özellikle dün geceye şahit olan hizmetçilerin zil çalana dek katı tamamen boş bırakacakları kesindi.

  Masanın üstündeki fincana bir bardak su döktü. Dün gece yaşadıklarından mı bilinmez, boğazı çok kurumuştu. Çekmecesinden ilaç şişesini çıkardı. Biri gri, biri beyaz renkte iki hapı avucuna koydu. Gri hapa birkaç saniye dikkatle baktıktan sonra gözlerini kapadı ve ikisini birlikte yuttu.

  Beyaz hap doğum kontrol hapıydı. Gri hap ise Nate'in ona verdiği ilaçtı. İçerken tereddüt ediyordu ama kullandığından beri kendini iyi hissediyordu. Dala da ona güvenli olduğunu söylemişti. Hastalığına iyi gelip gelmeyeceğini bilmiyordu ama zehir değildi nihayetinde, öldürmeyen bir şeyi kullanmaktan zarar gelmeyeceğini düşünüyordu.

  Tuvalet aynasının altındaki nakış malzemelerini aldı. Dün olan biten tüm bilgiyi taze iken kaydetmesi gerekiyordu. Kraudi Düklüğündeki doğum günü partisi ona tahmin ettiğinden daha fazla bilgi sağlamıştı ve tahmin ettiğinden daha fazla bela getirmişti. Şimdi İmparatorluk ailesinden biri kimliğini biliyordu. Bu saatten sonra ufacık bir hata şansı bile yoktu. Bu role devam edecek ve soylu hizbe sızacaksa elindeki tüm kartları açmalı ve tüm ihtimalleri sıralamalıydı.

  İlk ve en önemli olay Bitrilaniat'ın savaş tazminatı işiydi. Bu iş, Maria'nın tahmin ettiğinden de karışıktı. Öncelikle Bitrilaniat, farklı bir kıtada hüküm süren güçlü bir Krallıktı. İki kıtanın tek bağlantı noktası Hase Denizi'nin bitişiğindeki Sirdin bölgesiydi. Sirdin, Boham'ın içinde bulunuyordu. Savaş stratejisi olarak bakıldığında eğer Bitrilaniat Janglet'i işgal etmeye kalkacaksa ilk alacağı yer Sirdin olmak zorundaydı. Yani İmparator'un bu bölgeyi onlara vermek istememesini anlıyordu.

  Cümleyi dikkatle işledi. 'Bitrilaniat, Sirdin'i istiyor.'

  İşler bu noktaya nasıl gelmişti? Sorun şu ki on beş yıl önce şimdiki İmparator henüz bir Prens'ken Veliaht Prens ünvanına sahip değildi. Ne ilk doğandı, ne de annesi İmparatoriçe'ydi. Veliaht olabilmek ve tahta çıkabilmek için o dönemin tüm Emperyalistlerini yıkıp abisini, babasını ve İmparatoriçe'yi öldürmesi gerekmişti. İstediğine de ulaşmıştı. Peki bunu nasıl yapmıştı?

  Tabii ki alttan alttan tüm azınlıkları besleyerek... Anglian Dinini örgütleştirerek tüm ülkeye yayılmasını sağlamıştı. Güzel pazarlıktı. Kilise ona destek verirken o Kiliseye güç ve para bahşediyordu. Ne yazık ki bu, tahta oturması için yeterli değildi.

  Eğer gerçekten tahta çıkabilmek istiyorsa ülke kaosa sürüklenmeliydi. Savaş ve iç karmaşa çıkmalıydı. Tahta çıktığında ise bu savaş ve iç karmaşa bıçak gibi kesilmeliydi. Bu sebeple Prens Dustaen, gizlice Bitrilaniat Krallığı ile anlaştı. Bu anlaşma sahte bir savaş anlaşmasıydı. Bitrilaniat Janglet'e saldıracak, bu karmaşada Veliaht Prens ve İmparator ölecekti. Aynı zamanda Veliaht'ın ölmesiyle ayaklanan Emperyalist aileler, Bitrilaniat ordusunun gücüyle bastırılacaktı. Karşılığında Dustaen, onlara Sirdin'i teklif etmişti.