50. Bölüm

769 89 31
                                    

  Aradan üç gün geçti. Üç günde Maria tüm enerjisini kürk işine vermişti. Satış planlamasını yapmış, ürünleri kontrol etmiş ve birkaç işletmeye mektup yazmıştı. Maria piyasa hakkındaki analizleri ve piyasayı etkileyecek hava durumunu takip ederken bu esnada Nate de kendini ofisine kapatmıştı. Kocasını ne zaman görse ya elinde tahlil tüpleriyle geziyor ya da evraklarla uğraşıyordu. İki işkolik, her zamanki gibi çok meşguldü.

  Tek fark, artık sabahları yalnız uyanmamalarıydı. Nate, Maria uyanana kadar yatağa yaslanıp sessizce kitap okuyordu. O uyandığında ise kitabı bırakıp sohbet etmeye başlıyordu. Gün içerisinde ne yapacağından bahsetmeden odadan ayrılmıyordu. Maria bu durumdan oldukça memnundu. Gözlerini açtığında Nate'i görebiliyordu. Normalde sabahları rahatsız edilmekten hoşlanmayan biri olsa da uyandığında kocasını yanında görmek, onunla konuşmak ve çıplak üstünü seyretmek... İyi hissettiriyordu.

  Bu şekilde tam üç gün geçmişti. Sabahları kocasıyla samimileşerek, kahvaltıdan sonra işlerle boğuşarak ve akşama kadar yatırım fırsatlarını planlayarak geçirdiği bir üç gündü.

  Bugün ise diğer günlerden farklıydı. Tüm Janglet halkının tatil yaptığı günlerden biriydi. Helnoraten Günü'ydü. Özelliği efsanevi kılıç ustası Helnorate anısına her yıl tatil edilmesiydi. Tabii bu kadarla kalmıyordu. Ülkenin her yerinde çeşitli kutlamalar yapılıyordu. Başkentte kılıç ustalığı müsabakaları düzenleniyor ve kazanan kişiye Helnorate Takipçisi ünvanı veriliyordu. Aynı zamanda her bir köşede ünlü kılıç ustası Helnorate'nin en sevdiği atıştırmalık olan helno adındaki bir tatlı satılıyordu. Normal zamanda kimsenin tüketmediği bu şerbetli tatlı, yalnızca Helnoraten Günü'nde tüketilirdi. Janglet'in kuruluşundan beri süregelen bir gelenekti.

  Elbette bu özel günde Maria, tatil yapmayı düşünmüyordu. Her zamanki gibi kafasını belgelere gömmeyi planlıyordu. Boham'a doğru yola çıkmalarına az kalmıştı. Vakit tükenmeden önce her işini halletmek için tatil gününde bile çalışmayı düşünüyordu.

  Ta ki kocası onu durdurana kadar...

  Söylediği ilk cümle 'Bugün iş yok.' olmuştu çünkü onun itiraz edeceğinin farkındaydı. Sonrasındaysa 'Misafirimiz gelecek.' diye devam etmişti. Misafirden kastı Marki Serga'ydı. Nate tatili fırsat bilerek eşini en yakın arkadaşıyla tanıştırmak istemişti. Tabii ki Marki Serga'nın adını duyduğunda Maria bekleyen işlerini anında iptal etmişti. Bu gizemli ve tehlikeli aristokratla tanışmak kalan tüm işlerinden daha önemliydi.

  Sabahın erken saatlerinde gelecek misafir için aceleyle hazırlıklara başlandı. Maria hizmetçilere emir verirken onları Helnoraten Günü'nde çalıştırmaktan suçluluk duyuyordu. Bu gün herkesin tatil yapması gereken bir gündü. Çalışmak zorunda olanlara da mümkün olduğunca az iş verilirdi. Firansoa yerleşkesinde ise bunun tam tersi olmuştu. Tatil gününde normalde dinlenmeleri gerekirken kıymetli bir misafir ağırlamak için canla başla çalışıyorlardı. Bu yüzden mahcup hissediyordu ama yapabileceği bir şey yoktu.

  Henüz sekiz olmuştu ki hizmetçilerden biri koşar adımlarla Kontes'in yanına geldi. Başını öne eğip nefesini düzene sokmaya çalışırken "Efendim, malikanenin kapısına bir araç yanaştı. Araçta Serga Markiliğinin bayrağı var." dedi.

  Sabahın sekizinde gelen misafir, Maria için oldukça sinir bozucuydu. Hazırlıklar tamamlanmamıştı bile. Bu kadar erken gelmesinin anlamı neydi? Marki'nin Nate ile acil görüşmesi gereken bir konu mu vardı? Yoksa, o gün partideki 'Diplomatik Meseleler' ile mi alakalıydı?

  "Git ve Marki Serga'yı karşıla. Ayrıca Kont'a Marki'nin geldiğini haber vermeyi unutmayın." diyen Maria, düzenlenen karşılama salonuna bakıyordu. Her gün düzenli olarak temizlendiği için salonun fazla işi yoktu ama yine de yüksek rütbeli bir soylu geleceği için her şey yeniden hazırlanmıştı.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin