55. Bölüm

697 83 45
                                    

  Nate göz ucuyla Maria'yı seyrederken birdenbire onun gözlerinin önünden kaybolduğunu fark etti. Endişeyle bedenini arenanın dışına doğru döndürerek gözleriyle eşini aramaya başladı. İki saniye içerisinde nereye gitmiş olabilirdi ki? Richa'yı yanına koruma olarak vermiş olsa da meydan çok kalabalıktı. Endişelenmeden duramıyordu.

  Bu sırada Nate'in kılıcının boşluğundan faydalanan Lusaus, kılıcını tüm gücüyle aşağı doğru savurdu. "Nereye bakıyorsun? Rakibin burada." dedi alayla.

  Nate ise Lusaus'un kılıcını karşılayıp yukarı doğru attırdıktan sonra müsabakadaki ilk riposte hamlesini gerçekleştirdi. Öne doğru atıldı ve kılıcı korkunç bir hıza ulaştırdı. Metaller çarpıştığı anda "Maria'yı göremedim." diye cevap verdi.

  "Burada seni canlı canlı kesmeye çalışan biri var ve sen karını mı arıyorsun? Ne çeşit bir manyağa dönüştün böyle?"

  Dudaklarının kenarı kıvrılan Nate, hamlelere karşılık vermeye devam etti. "Alındın mı?" dedi muzipçe. "Bunu gerçek bir savaş olarak gören tek kişi sensin. Her zaman olduğu gibi, sadece seninle eğleniyorum işte."

  Lusaus'u kızdırmayı seviyordu. Her zaman ondan güçlüydü çünkü Lusaus, Nate'in aksine bir kılıç dehası olarak yetiştirilmemişti ama en büyük hayali kılıç ustası olmaktı. Bu sebeple her Helnoraten Günü'nde ona meydan okurdu. Hiçbir müsabakada ufak bir kesik dahi atamıyor olsa da... Nate sırf onun gönlü olsun diye inatçı arkadaşına birkaç dakika katlandıktan sonra tek hamlede yere serer ve karşılaşmayı bitirirdi. Bu her zaman böyle olmuştu.

  Lusaus ise hamleleri karşılarken nefes nefese kalmıştı. Eldiven kullanmadığı için kılıç tutarken elleri acıyordu ama yine de durmayı düşünmüyordu. Son ana kadar pes etmek onun lügatında yoktu. Kılıcını savunma için kullanırken "Çok acımasızsın. En azından biraz zorlanıyormuş gibi yapamaz mısın?" dedi.

  "Zaten zorlanıyormuş gibi yapmıyor muyum?"

  Onun sert hamleleri altında ezilmek üzere olan Lusaus, "Hayır!" diye cevap verdi.

  "O zaman bunu bugünkü saçma davranışların için bir ödeme olarak kabul et."

  Gerçekten fazla kinciydi. Yapılan hataları misliyle geri ödüyordu. Korkunç bir adamdı. Lusaus, her seferinde onun düşmanı olmadığına şükrediyordu. Nate'in intikam içgüdüsü korkunç düzeylerdeydi. Eline fırsat geçtiğinde darbe indirmekten asla çekinmiyordu. "Çok acımasızsın." dedi kılıcını geri çekerken.

  "Buna alıştığını sanıyordum." diyen Nate, bir yandan hâlâ göz ucuyla seyircileri tarıyordu. Maria'nın görünür bir noktada olmadığına emindi çünkü eğer öyle olsaydı anında görürdü.

  "Artık savaşa odaklanacak mısın? Sör Richa yanındayken tam olarak neyden endişe duyuyorsun ki?"

  Haklıydı, Richa kesinlikle çok güçlü bir şövalyeydi. Yine de söz konusu eşi olduğuna Nate öyle bir kaybetme korkusu yaşıyordu ki kendine hakim olamıyordu. Bu, daha önce ailesini korkunç şekilde kaybetmesinin bir etkisiydi. Bu yüzden müsabakayı bitirip bir an önce Maria'yı bulmak istiyordu. Nate baktığı hiçbir yerde onu bulamayınca "Yeteri kadar oynadık. Artık bırakalım." dedi.

  Lusaus Nate'in bunu söyleyeceğini tahmin etmişti. Derin bir nefes verirken kılıcını sertçe çekti ve tüm gücüyle savurdu. Hamlesi öylesine hızlı ve güçlüydü ki kol kasları sızlamıştı. Bu esnada Nate basit hamlelerini bir kenara bıraktı. Bir ayağını öne atarken çevirip yerden güç alıp omzunu kullanarak rakibinin kılıcını yukarı doğru fırlattı.

  Kılıç Lusaus'un elinden sıyrılıp gökyüzüne uçtu ve birkaç metre öteye toprağa saplandı. Müsabaka tek hamle ile sona ermişti. Nate ve Lusaus için hiç de şaşırtıcı bir sonuç değildi. Her zaman kaybeden kişi Lusaus olurdu. Hiç kılıç eğitimi almamış birinin çocukluğundan beri kılıç ile yatıp kalkan ve hayatını savaş alanında harcayan Nate'i yenmesi imkansızdı. Her ne kadar yetenekli olursa olsun Lusaus, kılıç ustalığının inceliklerini bilmeyen bir adamdı.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin