Maria, dudaklarının arasından akan suyla birlikte hapı güçlükle yuttu. Derin bir nefes alarak mide bulantısını tutmaya çalıştı. Baş ağrısı yüzünden midesi çalkalanıyordu ama yuttuğu hapı çıkarmaması lazımdı. Şu an gelen nöbeti geçirebilecek tek şey buydu. İlaç kanına karışana kadar sabretmek zorundaydı.
"Ona ne içirdiniz?"
Bu esnada Lily, telaşla Lusaus'u sarsıyordu. Hâlâ şokta olacak ki hareketleri tutarsızdı. Efendisinin zarar görme ihtimaline karşı Marki'yi sıkıştırıyordu. Ayrıca çevrelerini sarmış olan Kont Firansoa'nın şövalyeleri de onu bir hayli geriyordu.
Marki Serga profesyonel şekilde onun tüm hamlelerine engel oldu. İnce bileğini tutarken "Sessiz ol biraz. Bir yardımın dokunmayacaksa yük olmaman gerektiğini öğrenemedin mi?" dedi küstah bir tavırla.
Azize Lily bu sözler karşısında öylece kalakalmıştı. Bu adam kendini ne zannediyordu? İlk defa birinin ona bu kadar saygısızca karşı çıktığına şahit oluyordu. Üstelik bir kriz ortasındayken... "Ona ne içirdiğini söylene kadar yük olmaya devam edeceğim!" derken pes etmeyeceğini ilan etmişti. Bileğini Marki'den kurtararak yeniden Maria'ya uzanmaya çalıştı.
"Sence ona ne içirmiş olabilirim söyler misin? Kontes'in bizzat kendi kişisel hizmetçisinden aldığımı gördün. Leydi Ashia işinin ehli bir hanımefendi olacak ki efendisinin ilacını yanında taşıyordu. Cevabını almış olmalısın."
Lusaus, öfkeli bir şekilde sitem ettiği kişinin Azize olduğunun farkındaydı. Yine de ağzından çıkanlara engel olamıyordu. Onun davranışları o kadar sinirlerine dokunmuştu ki istemsizce bağırmıştı. İlk defa bir kadının onu bu denli sinirlendirdiğine şahit oluyordu. Üstelik normalde en beter durumlarda bile dünyanın en sakin insanı Lusaus olurdu. Buna karşın Azize karşısında sinirleri tepesine çıkmıştı.
Lily, kıpkırmızı olmuş bir suratla adama bakmaya devam etti. Vücudundaki dalların sebep olduğu ince kesiklerden kan sızıyordu ama o kadar öfkeliydi ki bunu hissetmiyordu bile. "Ne ilacı olduğunu biliyor musun ki? Kontes'in hastalığını geçirecek bir ilaç dünyada yok!"
Olmadığını biliyordu çünkü Lale Loncasındaki herkesle birlikte Efendi Yane'yi iyileştirmek için dünyanın dört bir yanından doktorları sıkıştırmışlardı. Şimdiye kadar aldıkları tek cevap 'Lanetlenmiş.' idi. Hiçbir doktor onun derdine çözüm bulamıyordu çünkü onun hastalığının sebebi bir hastalık değil, doğuştan gelen lanetiydi.
"Nereden biliyorsun olmadığını? Kontes Firansoa hakkında ne kadar bilgiye sahipsin?" diyen Lusaus, onun verdiği bu tepkiyi anlamaya çalışıyordu. Azize ile Maria arasında Ange işareti için yaptıkları anlaşma dışında bir ilişki olmadığını biliyordu. Samimi olmaları imkansızdı. Ama samimi olmadığı birinin hastalığı hakkında bu kadar bilgi bilmesi anormal olurdu. Yoksa yanılıyor muydu?
Azize pot kırdığını fark ettiğinde bakışlarını efendisine çevirdi. Efendisi gözlerini sıkı sıkıya kapamış kendine gelmeye çalışıyordu. Kendinden emin bir şekilde "Kontes Firansoa ile ilgileniyorum ve onun hakkında yeteri kadar bilgiye sahibim. Hâlâ ona ne verdiğinizi öğrenemedim?" diye cevapladı.
Marki onun inatçılığı karşısında pes etmişti. Derin bir nefes vererek "Kontes'in hastalığı hakkında ne kadar şey biliyorsun?" diye sordu.
"Hastalık olmadığını biliyorum."
"O halde seni hayal kırıklığına uğratacağım. Kontes lanetli değil, o hasta. Hastalığının adına Sara* deniyor. Bu ilaç ise tüm hayatını bu hastalığın çaresini bulmaya adamış birinin eseri. Merakını giderdim mi Azize hazretleri?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçağın Ucundaki Kontes
Ficção HistóricaTAMAMLANDI. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ #01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1. #12.11.23 Aşk kategorisinde 6. #12.11.23 Romantik kategorisinde 10. #13.11.23 Romantik kategorisinde 20. #06.12.23 Kurgu kategorisinde 39. #14.01.24 Savaş kategorisind...