Dersleri hevesle takip ediyor olmasına karşın Maria, bugün gerçekten de solgun görünüyordu. Nate bunun dün geceden kaynaklandığını düşünüyordu. Geçirdiği en şiddetli krizlerden biriydi. Kesinlikle hatırlamıyor gibi görünse de Nate, ondaki farklılıkları bariz şekilde fark ediyordu. Bu şiddetli kriz yüzünden adeta çökmüştü. Her ne kadar derste anlattıklarına kafa yoruyor olsa da normalden durgundu.
Onlar birlikte tıp çalışırlarken bu esnada çadırlar kurulmuş ve kamp ateşi yakılmıştı. Akşam yemeği pişiren hizmetçiler durmadan hazırlık yapıyorlardı. Karanlık üstlerine çöktüğünde kamp ateşi ve gaz lambası dışında hiçbir ışık kaynakları yoktu. Şövalyeler kamp alanını korumak için tetiktelerdi.
Normalde yerlerini belli ettiği ve vahşi hayvanların dikkatini çektiği için ateş yakmaları tehlikeliydi ama hava soğumuştu. Ateş yakıp ısınmaları gerekiyordu. Işık kaynağı oluşturmak da gelecek tehlikelere karşı hazır olmalarını kolaylaştırırdı. Ayrıca ateş başında yenilen yemeğin ayrı bir tadı vardı. Nate, Maria'yla birlikte ilk kez böyle bir deneyim yaşayacağını fark etti. Onunla geçirdiği bu uzun yolculukta beraber bir sürü ilki tatmışlardı.
Yemeğin pişmesine yakın şövalye Yulte, Kont ve Kontes'in faytonuna doğru koştu. Vardığında nefes nefese kalmıştı. Kont'a söylemek istediği önemli bir şey var gibiydi. "Efendim, bir dakikalığına gelir misiniz?"
Alenen söylemediğine göre... Nate problemin ne olduğunu tahmin etmişti. Tereddüt etmeden "Geliyorum." diye cevapladı.
Elindeki kitaba işaret koyup kapadı ve koltuğa gelişigüzel koydu. Maria'ya bakarak "Zaten yemek yiyecektik. Yemekten sonra devam ederiz. Ben kontrol edip geleceğim." dedi. Böylece saatler süren ders, nihayet sona ermişti.
Maria ağrıyan başını tutarak "Tamam, sen şövalyelerinle ilgilen." diye cevapladı. Gerçekten o kadar solgun görünüyordu ki ses tonuna bile yansımıştı.
"Hemen döneceğim."
Nate bir çırpıda arabadan indi. Yulte dışarıda onu bekliyordu. Hiçbir şey söylemeden faytondan uzaklaşıp çadırların bulunduğu yere doğru ilerlemeye başladılar. Maria'nın duymasını istemediği için bilerek uzaklaşmıştı. Zaten solgun görünen karısının aklını başka şeylerle doldurmak istemiyordu.
Çadırların arkasına doğru ilerlediğinde Sör Samuel'in yere çömelmiş bir halde oturduğunu görmüştü. Elinde koca bir parça kurutulmuş et vardı. Parçaları teker teker Lesja'nın önüne atıp onu besliyordu. Dev kuş tüm parçaları çiğnemeden yutuyordu. Sahibinin geldiğini gördüğünde eti yemeyi bıraktı ve heyecanla iri kanatlarını açarak çığlık attı. Bu Nate'e yaptığı bir sevgi gösterisiydi.
Richa onu hayranlıkla seyrederken "Lesja burayı nasıl buldu? Zeki kuş, nasıl bir yol hafızası varsa tüm Janglet'i dolaşıyor." dedi.
Yalnızca Richa değil, herkes aynısını düşünüyordu. Evcilleştirilmesi en zor, hatta imkansız denebilecek hayvanlardan biriydi. Kont ise bu hayvanı posta güvercini gibi kullanıyordu.
Nate diz çöküp Lesja'nın yanına eğildi. Ayağına bağlı olan mektubu Nate'den başkasının almasına asla izin vermiyordu. Böyle eğitilmişti. Nate kuşun ayağındaki bağı çözüp kalın mektubu aldı. Mektup kötü hava koşulları yüzünden biraz yıpranmış olsa da ipi çözülmeden ve parçalanmadan ulaşmayı başarmıştı.
"Tahmin ettiğim gibi, Lusaus göndermiş." diye mırıldanan Nate, mektubu yırtarak açtı. Dışında şifreli bir şekilde 'Kodu yazmaya üşendiğim için şifreyi çözmeyi sana bırakıyorum.' yazıyordu. Şifreyi çözmek için gerekli kodu yazmamıştı. "Alçak herif." diye mırıldandı sinirli bir şekilde. Onun gibi sakin bir adamı bile çileden çıkarabilecek tek kişi Lusaus olmalıydı. Onun soyunu düşündükçe nasıl böyle bir adam olduğuna daha da çok şaşırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçağın Ucundaki Kontes
Ficción históricaTAMAMLANDI. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ #01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1. #12.11.23 Aşk kategorisinde 6. #12.11.23 Romantik kategorisinde 10. #13.11.23 Romantik kategorisinde 20. #06.12.23 Kurgu kategorisinde 39. #14.01.24 Savaş kategorisind...