99. Bölüm (+18)

771 52 14
                                    

  Sessizlikle geçen akşam yemeğinden sonra Claud, yemeğini yer yemez kalkıp odasına gitti. Hepsi için diken üstünde geçen bir akşam yemeğiydi. Yemek adeta boğazlarına dizilmişti. Gergin atmosfer son ana kadar onlarla birlikteydi. Claud bunun olacağını tahmin ediyordu. Gayrimeşru bir çocuk olarak damgalandığının farkındaydı. Yine de biraz olsun onun kalbinin kapısını aralayabilmeyi dilerdi. Biraz olsun... Aralarındaki duvarların bu kadar yüksek olmasını beklemiyordu.

  Claud gittiğinde Nate, Maria ayrılmak üzereyken bileğinden tuttu. Gözlerinin içine bakarak "Bu gece senin odana gelebilir miyim?" diye sordu. Ne kadar sürdüğü önemli değildi, bu tuhaf atmosferi ortadan kaldıracaktı.

  "Sen benim kocamsın. Sormana gerek yok."

  Sesi dümdüzdü. Nate ise koyduğu mesafeye rağmen kadının ellerini bırakmamakta kararlıydı. "O halde birlikte gidelim."

  "Pekâlâ..."

  Birlikte yemek odasından çıktılar ve üst kata çıkan merdivenlere yöneldiler. Bu kale onların birlikte oldukları ilk yerdi. Maria buraya ilk geldiği günü hatırlıyordu. Kont Firansoa ile tanıştığı ve seviştikleri günü... O gün ile bugün arasında çok fazla fark vardı. İlk geldiğinde Maria ondan nefret ederek onunla birlikte olmuştu. Şimdiyse kocasının gayrimeşru bir çocuğa sahip olması ihtimaliyle kalbi ağrıyordu. Hisleri baştan sona değişmişti. Onunla birlikte odalarına yürürken aralarındaki ilişkinin ne boyuta geldiğini daha net gördü. Yalnızca birkaç ayda hayatının merkezine oturan bu adamın ona yalan söylüyor olma ihtimaliyle sarsılıyordu.

  Odaya girdiklerinde Nate kapıyı kapattı ve içeri girdi. Maria'nın elinden tutarak berjerlerin olduğu tarafa doğru götürdü. "Seninle biraz konuşmak istiyorum." derken hiç olmadığı kadar tedirgindi.

  Maria bunun olacağını biliyormuş gibi derin bir nefes aldı ve "Tamam, konuşalım." diye cevap verdi.

  İkisi yan yana oturduklarında Nate bu defa gözlerini ondan kaçırmadı. "Ne düşündüğünü biliyorum. Böyle düşünmekte haklı olduğunun da farkındayım. Maria, Claud benim çocuğum değil."

  Herhangi bir kanıt sunmuyordu ama ses tonu yalan söylemediğini gösteriyordu. Yine de çocukla aralarındaki benzerlik korkunç düzeydeydi. "Nate, çocuk senin bir kopyan gibi." dedi bir gerçeği ifade edercesine.

  "Haklısın, dışarıdan bakıldığında böyle duruyor ama seni temin ederim ki böyle bir şey yok. Üstelik o doğduğunda ben daha küçücüktüm."

  "Yirmi yaşına tekabül ediyor. Çok da küçük sayılmazsın."

  Nate bu cevapla birlikte sessizliğe büründü. Kendini kanıtlamak için hiçbir şey yapamazdı. Tek yapabileceği şey dürüstçe ona söylemekti ama bunu yapabilecek cesareti yoktu. Ona bir şey olacağı düşüncesiyle sakladıklarını açığa çıkaramazdı. Çaresizce "Bana inanmıyor musun?" diye sordu.

  Maria ona inanmak istiyordu. Çoktan kalbine sahip olan bu adamın yalancı biri olmadığını düşünmek istiyordu. İçindeki şüphe, sevgi ve mantık birbirleriyle çataçat kavga ediyorken ne cevap vermesi gerektiğini bilmiyordu. İnanıyor muydu? Bunun cevabı ne evet, ne de hayırdı. "Bilmiyorum."

  Nate sabırlı bir şekilde elini tuttu. Öne doğru eğildi ve gözlerinin içine baktı. "Tüm hayatım boyunca senin dışında kimseyle birlikte olmadım."

  Hayatı savaşlarda geçen bir adamdı. Kimseyle ne duygusal ne cinsel, hiçbir bağı olmamıştı. Bu yaşına kadar mücadele vererek gelmişti. Maria'yla evlenene dek kimseye ilgi göstermemişti. Kalbinde o varken başka bir kadını aklına bile getiremiyordu.

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin