66. Bölüm

635 69 35
                                    

  Rıhtım rüya gibi bir yerdi. Uçsuz bucaksız denizin ufuk çizgisiyle gökyüzüne bağlanışını seyretmeyi seviyordu. Halatlarla bağlanmış gemiler manzaranın bir parçasıydı. Balıkçılık yapanlar, ticaret gemileri, seyahat için ayrılmış tekneler, savaş için üretilmiş kalyonlar... Kuşların uçuşu bile farklıydı. Yelkenlerin halatlarına dizilmiş sürüyle martı ve pelikan, balıkçı teknelerinden birkaç balık çalabilmek için bekliyorlardı. Aşağıda ise gemilerin tayfaları denize attıkları kovalarla su çekip güverteyi yıkıyorlardı. Halatları bağlayan birkaç denizci, üstü başı ıslanmasın diye çabalarken bir köşede çocuklar sırayla denize atlayıp etrafa su sıçratıyorlardı. Gemileri bağladıkları halatlar yosun ve midye bağlamıştı. Onlar bağ attıkça ortaya çıkan farklı koku, denizin tuzlu kokusuyla karışıyordu.

  Nate ile el ele rıhtımda gezinirlerken yüzlerine su damlaları geliyordu. Kayalara çarpan dalgalar parçalanıp onlara kadar sıçrıyordu. İkisi de yüzlerine gelen ufak su damlalarına aldırış etmiyorlardı. Gökyüzünde tüm ihtişamıyla duran güneş, onları kurutmak için yeterliydi.

  Kayalara bağlanan en büyük yolcu gemisi, Diana, rıhtımın en ucuna dev halatlarla bağlanmıştı. Yelkenlerinin ihtişamı çok uzaklardan bile görülüyordu. Denizi aşıp Kadsa kıtasına gidebilen bir gemiden de daha azı beklenemezdi. Normalde bilet ile binilen gemi, bir seferliğine Firansoa Kont'u tarafından kiralanmıştı. Gemide onlardan başka kimse olmayacaktı.

  Diana'nın kaptanı ve yardımcı kaptanı rıhtımın en ucunda bekliyordu. Firansoa Kont'u ve Kontes'ini gördüklerinde saygıyla eğildiler. Diana, savaş durumunda donanmanın bir parçası sayılıyordu. Dolayısıyla aslında bir savaş gemisiydi. Savaşın komutanı olan Nate ise orada rütbesi en yüksek olan kişiydi. Kısacası kaptan, aslında Nate'in astıydı. Bu sebeple komutanın emirlerini harfi harfine yerine getiriyordu.

  "Yüce Komutanımıza selam olsun." diyen yaşlı kaptan, vatansever biriydi. Nate'e gösterdiği saygı da vatanseverliğinden geliyordu.

  Nate, dik duruşunu bozmadan "Rahat." dedi. Kaptan ve yardımcı kaptan ancak o zaman başlarını kaldırmıştı.

"Kaptan Teenad, yardımcı kaptan Olas, bu kişi eşim Kontes Maria Firansoa."

  "Sizi ağırlamak bizim için bir şereftir Kontes Firansoa."

  Yaşlı kaptan uzun beyaz sakallı, üniformalı biriydi. Çok ciddi görünüyordu. Muhtemelen karşısında Nate olduğu içindi. Janglet halkı komutanlarını her şeyden üstün tutarlardı. Soylular için böyle olmasa bile Nate halk tabakasındakiler için bir kahramandı. Maria, kendisine saygı gösteren bu adamı selamlamak için başını yavaşça aşağı yukarı salladı. Bir şeyler söylemesi uygun olmazdı çünkü hem hiyerarşi, hem cinsiyet farkı buna müsaade etmiyordu. Saçma bulsa da toplumun normlarına uydu ve sesini çıkarmadı.

  Nate, Maria'nın cevap vermediğini fark ettiğinde konuşmaya devam etti. "Yolculuğumuz hakkında bizi tekrardan kısaca bilgilendirebilir misiniz Kaptan Teenad?"

  "Emredersiniz. Kaptanlığını yaptığım geminin ismi Diana. Kırk altı metre uzunluğunda yelkenli bir gemidir. Yolcu kapasitesi yüz kişidir. Mürettebat sayısı yolculuktan yolculuğa değişmekle birlikte bu yolculuk için yirmi bir tanedir. Ben ve yardımcı kaptan hariçtir. Pencereye sahip olan kamaraları vardır. Güverte uzunluğu on dokuz metredir. İki adet deposu vardır. Bendeniz Teenad, elli senedir denizciyim. On senedir de Diana'nın kaptanlığını yapıyorum. Yolculuğunuzun güzel geçeceği konusunda sizleri temin ederim. Bugün yola çıkarsak bir buçuk - iki gün sonra adalara varmış oluruz. Rüzgar değiştiği için bu akşam biraz sallantılı olabilir. Bunların dışında öğrenmek istediğiniz bir şey varsa çekinmeden kaptan köşküne gelip bizzat bana sorabilirsiniz."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin