49. Bölüm

757 92 28
                                    

  Söylememişti. Belki ona güvenmediğinden, belki de endişelendirmek istemediğinden... Sebebini bilmiyordu ama gizlemeyi tercih etmişti. Maria ise o söylemese bile tahmin edebiliyordu. Bahsi geçen o 'düşmanlar' kesinlikle sıradan politik düşmanlar değildi. Bunu Nate'in yalan söylerken sıktığı yumruğuna bakarak söyleyebilirdi. Tüm bunların Sohkra bölgesiyle alakalı olabileceğinden korkuyordu.

  Ona daha fazla soru sormadı çünkü biliyordu ki ne yaparsa yapsın cevap vermeyecekti. Tek yaptığı buruk bir şekilde gülümsemek oldu. "Demek durum buydu... Anlıyorum. Teşekkür ederim kocacığım."

  Gerçeği duyamadığı için biraz kırgın, biraz da endişeliydi. O gün davette Prenses hakkındaki gerçeği ona söylememişti. Şimdi düşmanları hakkındaki gerçeği de söylemekten kaçınıyordu. Yine de şikayet etmeye hakkı yoktu. Ne de olsa Kont ona güvenip söyleseydi bile bu güveni hak etmezdi. Bugüne kadar ona kendi hakkında tek bir şey bile anlatmamıştı. Şimdi ondan gizli bir bilgiyi anlatmasını beklemek yüzsüzceydi. Üstelik o bilgiyi onun aleyhine kullanmayı düşünürken...

  Nate onun kırgınlığını anlamış gibi kolunu Maria'nın omzuna koydu ve bedenini kendi bedenine doğru çekti. Maria beklemediği bir hamleyle başını onun göğsünde bulmuştu. Adamın sıcaklığı omuzlarına, yanaklarına ve vücudunun sağ tarafına yayılırken tepki veremedi. Onun sıcaklığı çok rahattı ve mayıştırıcıydı. Yorgun bedenini hiç olmadığı kadar yatıştırıyor, aklındaki olumsuz düşünceleri temizliyordu.

  "Biraz böyle kalalım mı?" diye mırıldanırken burnunu kadının saçlarının arasına soktu. Kokusunu içine öyle derin çekti ki ne yaptığını kollarındaki kadın bile hissetmişti.

  Maria'nın kalbi hiç olmadığı kadar hızlı atmaya başladı. Birdenbire kendini onun göğsünde bulmuştu ve Nate, burnunu dokundurarak saçlarını kokluyordu. Tüm düşüncelerinin buhar olup uçtuğunu hissetti.

  Bu... Bu da neydi böyle? Daha önceki yakınlaşmalarından tamamen farklıydı. Hiçbir cinsel amaç yoktu ama o anlardan daha sıcaktı. Adamın parmaklarını saçlarının uçlarında hissettiğinde yutkunamadı. Uzun süredir, çok uzun süredir mahrum kaldığı bir duyguydu bu. Düşmanının kollarında bulmayı hiç ummadığı bir şeydi. Şefkat...

  Ablası öldüğünden beri kimse saçlarını böyle okşamamıştı. Kimse onun kokusunu içine çekmemişti. Bu adamın yaptığı her şey ona ablasını hatırlatıyordu. Gözlerinin dolduğunu hissetti. Bu adam ablasının ölümünden sorumluydu. Peki neden onun kollarındayken ablasını hatırlıyordu ki? Neden onun şefkatini hissediyordu? Kanı hâlâ ellerinde olduğu için miydi? Neden... Neden?

  Evlendiklerinden beri ona iyi davranan adam, ona hiçbir sırrını söylemeyen adam, sürekli sevgi sözcükleri fısıldayan adam, sevdiklerini öldüren adam, şefkatla saçlarını okşayan adam... Hepsinin aynı kişi olduğuna inanmak zordu. Maria'nın kafasını karıştıran da buydu. Nate kimdi? Düşman mı? Evet, kesinlikle düşmandı. Her ne kadar adamın bundan haberi olmasa da zamanı geldiğinde onu öldürmek zorunda kalacaktı. O an geldiğinde birbirlerinin en büyük düşmanı olacaklarının farkındaydı ama neden hiç öyle hissetmiyordu?

  Hayatında ilk defa mantığı ve hisleri çatışıyordu. Ayrıca her şeyini kaybettiği günden beridir ilk kez bu kadar yoğun duygular hissediyordu. Daha önce öldürdüğü, yaraladığı, zarar verdiği o insanlara karşı sessiz kalan hisleri, konu bu adam olduğunda şiddetle ortaya çıkıyordu.

  "Nate." diye seslendi onun göğsünde yatarken. Adamın parmakları hâlâ saçlarının uçlarında geziniyordu ve kokusunu içine çekiyordu. Hissettiği duygu karmaşasından gözleri dolmuştu.

  "Efendim Maria."

  Adı dudaklarının arasından döküldüğünde Maria derin bir nefes aldı. "Neden bana bu kadar şefkat gösteriyorsun?"

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin