*
Maria, Başkentin en ünlü pastanesinde oturmuş çayını yudumluyordu.
Burası sınırlı sayıda tatlı yapması ve bu tatlıları yüksek fiyatlardan satmasıyla bilinen Lale pastanesiydi. Lokasyonu tam olarak soyluların vakit geçirdiği sokakların kesişme noktasındaydı. Çevre mağazalar oldukça lükstü, halktan insanların ziyaretine fırsat tanımıyordu. Bu yüzden olacak ki açılan mağazaların çoğunda kaliteden çok gösteriş ön plandaydı.
Bu sabah Nate ortalarda görünmemişti. Sabah olur olmaz kaçar gibi işlerini bahane edip gitmişti. Kahvaltı etmeye fırsatları olmamıştı ama sorun değildi, Maria için başka fırsatlar doğmuştu. Sabahın erken saatinde kahvaltıyı dışarıda yapmak istediğini söylediğinde hizmetçilerinin yardımıyla hazırlanmış ve apar topar dışarı çıkmıştı. Elbette gelmeyi tercih ettiği yer, favorisi olan Lale pastanesi olmuştu.
Karnını doyururken alıştığı o lezzet hâlâ damağındaydı. Seneler boyu kahvaltısını bu pastanede yapan Maria için tamamen nostaljikti. Burnuna gelen kokular her zaman hatırladığı gibiydi. Burası sürekli aynı kokardı. Pişen yemeklerden çok, verdiği hissiyatla alakalıydı.
Yanına yaklaşan garson, gülümseyerek "Başka istediğiniz bir şey var mı?" diye sordu. Bu Mickeas'tı. Çilli yüzü tatlı görünüyordu ve gülen ifadesiyle insanları cezbetmeyi severdi.
Maria bir müddet donuk bir yüzle onun tatlı ifadesini inceledi. Ardından gülümseyerek "Pankekin üstüne döktüğüm akçaağaç şurubunu yapan kişiyle tanışmam mümkün mü acaba?" diye sordu.
"Elbette mümkün. Beni takip edin."
Ayağa kalktı ve garsonu takip etmeye başladı. Pastanenin arka tarafına doğru giden yola girdi. Fırının sıcaklığı vücuduna çarparken karanlık koridorda ilerlemeye devam etti. Koridor kimsenin hiçbir şey göremeyeceği bir noktaya kadar uzuyordu.
Kahvaltı için burayı tercih etmesinin bir sebebi vardı. Koridorun sonundaki kapıyı aralarken içeri girdi. Maria, Mickeas'ın gelmesini beklemeden kendini koltuklardan birine attı.
"Ben geldim ama fazla uzun kalmayacağım. Sevgi gösterinizi sonraya saklayın, rapor sunun."
Maria odadaki astlarına doğru seslendiğinde hepsinin özlemle ona baktığını fark etti. Deliah, Mickeas, Ere, Komir, Ylir, Solte, Ruck, Amborlis ve Pansen... Onları görmeyeli aylar oluyordu. Evlendiğinden beri Dala dışında kimseyle temas kurmamıştı. Yönetme işini Dala'ya bıraktıktan sonra Loncadan uzaklaşmıştı. Dikkat çekmemek ve yakalanmamak için böyle yapması gerekiyordu. Problem değildi, astlarıyla arasındaki derin bağ birkaç aylık ayrılıkla kopacak türden değildi. Onlar tam anlamıyla aile gibiydi. Tüm ülkeyi yerle bir etmek için kurulmuş bir aile...
Deliah ve Amborlis, onun sözlerine kulak asmadan üstüne atladılar. Aynı anda Maria'nın boynuna sarılırlarken "Efendi Yane! Döndünüz!" diye bağırıyorlardı. Gözleri sevinç gözyaşlarıyla dolmuştu.
Maria onları kedi gibi enselerinden tutup vücudundan ayırdı. İkisi de yapışkan birer sülük gibiydi. "Az önce söylediklerimin şaka olduğunu mu sanıyorsunuz?"
Bir emri açıkça çiğnemişlerdi ama buna değerdi. Canlarını feda etmekten çekinmeyecekleri efendileri için yine olsa aynını yaparlardı. Ne de olsa bu iki kız, eğer Maria onları kurtarmasaydı şu an hayatta olmayacaklardı. Lale Loncasındaki çoğu kişi gibi...
"Efendi Yane'den uzaklaşın. Zamanımız kısıtlı. Firansoa şövalyeleri merkezin dışında nöbette. Eğer Kontes'in uzun süre dışarı çıkmadığını görürlerse içeri girmeye çalışırlar." diyen Mickeas, buz gibi ifadesiyle durumu özetledi. Az önceki tatlı yüz ifadesinin yerini korkunç bakışlar almıştı. Bu değişim onun muhteşem yeteneklerinden yalnızca bir tanesiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçağın Ucundaki Kontes
Ficção HistóricaTAMAMLANDI. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ #01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1. #12.11.23 Aşk kategorisinde 6. #12.11.23 Romantik kategorisinde 10. #13.11.23 Romantik kategorisinde 20. #06.12.23 Kurgu kategorisinde 39. #14.01.24 Savaş kategorisind...