*
Firansoa bölgesinin insanları, sabah postalanan gazeteyle bakışıyorlardı. Herkesin yüzünde bıkkın bir ifade vardı. İnsanlar lapa lapa yağan karın içinde işi gücü bırakıp Başkent meselelerini tartışmaya başlamışlardı.
"Yolsuzluk mu? Yine mi? Bu soylulara ne oluyor böyle?"
"Kaçıncı olduğunu sayamadım."
"Tüm bunların kesinlikle Larea Dükalığıyla bir bağı var. Her şey onların çöküşünden sonra meydana çıktı."
"Eğer Larea ifşa edilmeseydi tüm bu soylular suç işlemeye devam mı edecekti? İmparatorluk yasaları neden bu zamana kadar müdahale etmedi?"
"Doğru düzgün denetlendiklerini bile sanmıyorum. Sırf soylu oldukları için böyle işlere kalkışma hakkını kendilerinde buluyorlar."
Yalnızca Firansoa'daki insanlar değil, herkes bunu konuşuyordu. Gündem birer birer düşen soylu hanelerdi. Hepsinin yaptığı kirli işler meydana çıkıyordu. Bu durum artık halktan kişilerin canını sıkmaya başlamıştı. Pis işlerin bu kadar alenen dönmesi İmparator'un işlerini iyi yapmadığını düşündürüyordu. Sarayın otoritesi geri dönülemez şekilde sarsılmıştı. Soylular hakkındaki önyargılar çığ gibi büyümüş, herkesin aklında bir nefret simgesi olarak kalmıştı.
Lale Loncası isyan için hazırdı. Sayısız asker emirlerini bekliyordu. Tıpkı Maria'nın tahmin ettiği gibi Azteria'nın Bitrilaniat'a yollanma kararı ilan edildikten birkaç gün sonra İmparator sınır bölgesinden askeri çekme emri vermişti. Bu kadar gözdağı yeterli gelmiş olmalıydı. Böylece Komutan Kont Nate Firansoa, birinci birlik ile kurduğu kampı toplayarak Başkent'e dönmek üzere yola çıkmıştı.
Maria onun döneceği haberini aldığında hissettiği rahatlığı unutamıyordu. Aynı zamanda hiç olmadığı kadar tedirgindi. Nate, Firansoa topraklarına ayak bastığında... O gün isyanın başladığı gün olacaktı. Eğer isyanı biraz daha geciktirirseler Lale Loncasının hain hareketleri fark edilebilirdi. Bu da planlarının başarısızlıkla sonuçlanmasına sebep olurdu. Yani isyanın iki gün içerisinde gerçekleşmesi bekleniyordu.
İçine çektiği derin nefes, soğuk hava yüzünden ciğerlerini yakmıştı. Artık kalede duvarlar üzerine üzerine geliyordu. Nate'in döneceği haberini aldığından beri kalenin içine giremiyordu. Üşüse bile bahçede karların arasında oturup akşama kadar bekliyordu. Kocasının dönüşünü bekleyen sadık bir eş gibi... Gerçek çok farklıydı. İçindeki ikilemler artık kontrol edemeyeceği bir raddeye ulaşmıştı. Maria bile ne olduğunu çözemiyordu. Neydi? Ona umutsuzca âşık bir kadın mı, yoksa intikamı için aşkını feda etmeyi bekleyen bir katil mi?
Aylardır cevabını bulamadığı sorulardı. Tek bildiği onu merak ettiği ve dönmesini istediğiydi. Aynı zamanda dönmesini istemiyordu. Nate'in Firansoa'ya ayak bastığı gün, Maria'nın ondan gittiği gün olacaktı. Sonsuza dek ayrıldıkları ve sonsuza dek âşık olduğu adamın nefretini kazandığı gün olacaktı. Düşmanlıkları bunca yaşanmışlığın ardından gün yüzüne çıkacaktı. Birbirlerinin ailelerinin ölümünde parmağı olan iki insanın aşkı, dökülen kanlar meydana çıktığı an son bulacaktı. Her aklına geldiğinde gözlerinin doluşuna mani olamıyordu.
Elindeki şifreli kağıt her şeyin özetiydi. Lale Loncasının oluşturduğu devrim ordusu hazırlanmıştı. İmparatorluk ordusunun birinci birliğinin bitik olduğu noktada harekete geçeceklerdi. Lale Loncasının oluşturduğu ordu hiç de küçük değildi. Maria'nın tüm astları bu suikastçi loncasını devrime hazırlamak için uğraşmıştı. İsyan başladığında ordu direkt olarak saraya yürüyecekti. Savunma hattını kırmak için her şeyi mükemmel şekilde ayarlamışlardı. Gecenin geç vakitlerinde kimse bir şey anlamadan İmparator Dustaen'in kellesini alacaklardı. İşte o zaman geri dönüş olmayacaktı. Hem ülkenin kaderi, hem Maria'nın kaderi geri dönüşsüz bir yola sapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıçağın Ucundaki Kontes
Historical FictionTAMAMLANDI. ✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩ #01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1. #12.11.23 Aşk kategorisinde 6. #12.11.23 Romantik kategorisinde 10. #13.11.23 Romantik kategorisinde 20. #06.12.23 Kurgu kategorisinde 39. #14.01.24 Savaş kategorisind...