89. Bölüm

490 53 42
                                    

Maria'dan başka kimseyle vedalaşmayan Düşes, çantasını koluna taktığı gibi etkinlikten ayrılmıştı. Tüm gözler ikisinin üzerindeydi. O gider gitmez ikisinin arasındaki ilişki konuşulmaya başlanmıştı. Maria, daha fazla dedikodu işitmek istemediği için bakışlarını bağış takdim eden Azize'ye doğru çevirdi.

Elbette yüksek sosyetenin Kraliçesinin dikkatini çekmiş olmak onun için iyi bir şeydi. İtibarının hiç olmadığı kadar yükseldiğini hissediyordu. Hem Prenses'le, hem Azize'yle, hem Düşes Kraudi'yle, hem de Boham Dükalığıyla iyi ilişkiler kurmuştu. Kocası tarafından aşkla sevildiği dört bir yanda konuşuluyordu. Bu da yetmezmiş gibi Başkentteki Firansoa mülkünün neredeyse hepsine sahipti. Kadınların önüne konan onca engele rağmen iş kadını olarak bu ülkede kendine bir yer ayırabilmişti. Hayran ve kıskanç bakışları üstüne aynı anda çekiyordu.

"Sıradaki eser Gidems Kontluğundan bir saat. Beyaz altın kullanılarak yapılmış..."

Tabii yükselerek en tepeye çıkması zor olmamıştı. Herkesin desteğini aldığı an tüm kusurlarını kapatıp kötü dedikoduları zahmetsizce lehine çevirebilmişti. Başkentteki astları en büyük etkendi. Durmaksızın Kontes Firansoa hakkında olumlu söylentiler yaymışlar ve kötü dedikoduları yalanlamışlardı. Kötü dedikoduların gitmesine yardımcı olan diğer bir kişiyse kocasıydı. Nate, mükemmel bir koca rolüne bürünerek her hareketiyle onun ününe ün katıyordu. Ne de olsa bu İmparatorlukta kadınların statüsü ya babalarıyla ya da kocalarıyla belirlenirdi. Böyle bir toplumda var olmak için Nate'in desteğine ihtiyacı vardı. Bu desteği ona sonuna kadar veren kocası sayesinde sosyetedeki konumunu sağlamlaştırmıştı.

Maria, amacına ulaşmasına az kaldığını hissedebiliyordu. Tüm bu soylular, açgözlülük ve gösteriş içerisinde kendilerini kaybeden bu insanlar... Hepsinden kurtulacağı bir ülke yaratmak istiyordu. Ange işaretlerini ve bu kiliseyi yerle bir ettiği günleri görmek istiyordu. Eğer günahkâr hayatında huzura kavuşacaksa, bu ancak o zaman olurdu.

"On üç bine satıldı."

Bağış etkinliğinin sonuna yaklaşıyorlardı. Artık açık arttırmaya sunulacak yalnızca birkaç parça eser kalmıştı. Maria dalgınca kalan eserlere baktı. Hepsi küçük küçük ama değerli parçalardan oluşuyordu. Takılar, mücevherler, saatler, mumluk, kalem gibi ufak ve kıymetli eşyalardı. Biri hariç... Boğumlu bir vazo, çini ile süslenmişti. Diğer bağışlara kıyasla kocamandı. Öyle ki Maria, Azize'nin ince bilekleriyle o vazoyu nasıl tutacağını düşünmeye başlamıştı.

Azize mumluğu havaya kaldırdığında Anglian "Kont Ruast'ın bağışı, altın kaplama bir mumluk. Açılış fiyatı iki bin." diyerek açıklama yaptı. Çoğu bağış gibi ince bir işçilikle tasarlanmış olduğu belli oluyordu. Materyali pahalı olmasa da çoğu kişi işçilik için elini kaldırmıştı. Böyle şeyler soylular arasında oldukça kıymetli sayılıyordu.

"Yedi bine satıldı."

Satılan mumluk Azize'nin önünden alındı. Ardından başka bir Anglian, sıradaki bağış olan çini desenli vazoyu tutup kürsüye koydu. Taşıması zor olmuş olacak ki Anglian bile kaldırdıktan sonra bileklerini tutmuştu.

"Burada özel bir parçamız var." diye söze giren Anglian, elleriyle çini desenli vazoyu işaret etti. "Bu bağışı yapan kişi isminin açıklanmasını istemediğini ve Tanrının huzurunda buradaki herkes için bağışlanma dilediğini iletmiş."

Maria'nın vücuduna bir soğukluk sızdı. Rahatsız edici soğukluk hissi kaşlarını çatmasına sebep olmuştu. Merakla elindeki notu okuyan Anglian'ı dinlemeye devam etti.

"Umarım herkes hatalarını geride bırakmayı öğrenir. Tanrı affedicidir. Onun kutsalında tüm kulları için yer vardır. Bazen bir bağış, bazen bir dua, bazen bir dilek... Bağışlanma dilemek için bir bağış töreninden daha güzel bir yer var mıdır? Tanrı affedicidir. Affedilmeyen tek şey, ihanet olacaktır. Af dilemekten çekinmeyen, yüce gönüllü Ange dini mensupları! Bu sözlerim, burada bulunan herkes için ettiğim bir duadır."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin