3. Bölüm

2.4K 326 374
                                    

Kontes bütün gününü yatağında geçirdi. Hizmetçiler onun için endişe ediyorlardı. Buna rağmen Kontun emri olduğu için kimse yataktan çıkmasını önermeye cüret edemedi. Maria da aksi bir istekte bulunmamıştı.

Elindeki nakış oyası ve iğne ile akşama kadar ipeğe lale işlemişti. Gözlerini bir an bile ayırmadan... İpliği kopartıp ucunu yaktı ve nakışı tamamladı. Kasnaktan çıkardığı lale oyası muhteşem gözüküyordu. Zili çalarak hizmetçiyi çağırdı.

Kişisel hizmetçisi Larasha içeri girdi ve başını eğdi. "Lara, bu oyayı benim için Vikont'un evine gönderir misin? Aile armamıza çok benziyor. Babam ve abimin de görmesini istiyorum."

Lara Kontes için çok üzülüyordu. Onun ailesine olan özlemini anlamıştı. Evini bırakıp başka bir yere yerleşmek ve hiç tanımadığı birini sırf soylu diye eşi olarak kabul etmek... Kontesin burada ilk günüydü ve ne hissettiğini anladığını düşünüyordu.

"Efendim, akşam yemeği vakti gelmek üzere. Giymek istediğiniz bir elbise var mı?"

Maria evinde yiyeceği bir akşam yemeği için özel bir elbise giymeyi düşünmüyordu. Kocasını memnun etmek için bile olsa...

"Üstümdeki yeterince uygun."

Lara, efendisinin Konta saygısızlık etmek için böyle davrandığını düşünüyordu. İstemeden yapılan bir evlilikti sonuçta. Bunu engellemek de hizmetçiye düşüyordu.

"Efendim lütfen, bir gecelik nasıl yemek yemek için uygun olabilir?"

"Yemeği evimde yiyeceğim için uygun."

"Efendim ama siz yeni evlisiniz ve eşinize düzgün gözükmek..."

"Hâlâ nakışımı postalamadığını görüyorum. İşini düzgün yapmadığın için kovulmak mı istiyorsun?" Bunları söylerken ifadesi o kadar korkunçtu ki Lara'nın başını öne eğmekten başka çaresi yoktu.

"Hemen hallediyorum efendim." dedi ve başını kaldırmadan geri geri yürüyerek odadan çıktı.

Hizmetçi odayı terk edince yalnız kalan Maria, sırtını yatak başlığına yasladı ve derin bir nefes aldı. Herkes kocasını memnun etmesini istiyordu. Öğretilen buydu. Duvarlardaki dini Angli işaretleri onu boğmaya başlamıştı. Nereye baksa o işaretlerden görüyordu. Sinirle dişlerini sıktı. Talihi ona espri yapıyordu ki gelin geldiği ev Ange Takipçisinin eviydi. Elinden gelse her şeyi yerle bir ederdi.

İstemsizce Nate'i düşündü. Birlikte olduklarında Nate'in gözlerine bakmıyordu ama isteklerine boyun eğiyordu. Asi ama kafeste bir kuş gibi... Telleri ne kadar gagalarsa o kadar çıkamayacağını düşünüyor olmalıydı. Gördüğü en nazik adamdı Nate çünkü biliyordu ki kafes telleri güçlüydü. Ancak çelik telleri kemirmeye başladığı zaman kölesi olduğu için memnun olan kocasının gerçek yüzünü görecekti. Her zaman böyle olurdu. Kuşun telleri sevmemesi değil, koparıp dışarı çıkması problemdi. Kafeste olmayan ve istediğin zaman eline alamadığın bir kuşu kimse sevmezdi.

Yemekteyken de aynını yaptı. Onla konuştu, gününün nasıl geçtiğini sordu. Yemek hakkında yorum yaptı. Kendine dikkat etmesini ve çalışırken aşırıya kaçmamasını söyledi. Ama asla gözlerinin içine bakmadı. Tüm soylu kadınlar eşlerine böyle davranırdı. Formaliteden sorular sorarlardı. Pahalı giysiler ve takılar takıp kocasının yatağına girdiği ve birkaç çocuk doğurduğu sürece görevini yapmış sayılırdı.

"Maria." dedi Nate karısının dikkatini çekebilmek için. Maria ise gülümseyerek "Efendim kocacığım?" diye cevap verdi.

Bakmasa bile kaşlarını çattığını hissedebiliyordu. "Hizmetçilerinden memnun kalmadıysan hepsini değiştirebilirim."

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin