83. Bölüm

521 64 11
                                    

  *

  Astlarını ziyaret ettikten sonra Maria, kapının önünde bekleyen Frusane ve Ashia'yı alıp başkentte dolaşmaya başlamıştı. Tabii onu korumak için gizliden gizliye takip eden Kont'luğun şövalyeleri de peşindeydi. Onların varlığını önemsemeden yoluna devam etti.

  Kafası o kadar doluydu ki düşüncelerini toparlamaya ihtiyacı vardı. Attığı her atım çıkmaz sokağa varıyordu. İçindeki her şey karmakarışıktı. Biliyordu ki hisleri onu hiçbir zaman yanıltmazdı. Onu endişelendiren de tam olarak buydu.

  Sokaklarda boş boş gezerken Başkentin her bir karışını inceledi. Her baktığında bu sokaklarda bir şeyler değişmiş olurdu ama havası, kokusu, hissiyatı hiçbir zaman değişmezdi. Savaştan sonra bile aynıydı. Meydan, Helia ile Nortelbat Malikanesinden kaçıp geldikleri haliyle duruyordu. Tek fark artık bu sokaklarda on beş sene önceki gibi küçük bir kız ve oğlan çocuğu gezmiyordu. Oğlan çocuğu ölmüştü ve geride intikam hırsıyla yanıp tutuşan lanetli bir kadın kalmıştı.

  Akşama kadar, ayakları su toplayana değin dolaştı. Derin düşünceler eşliğinde kafasında dönen onlarca teori çakışıyordu. Kafasını dağıtmak için ticaret merkezi haline getirdiği dükkanlarını gezdi, hepsini uzaktan inceledi. Nate ile birlikte başkente ilk geldiklerinde çıktıkları kuleye baktı. Daisy ile oturdukları küçük kafe, Lale Loncasına ait taverna, Helnoraten'de kurulan müsabaka arenası, merkezdeki büyük Angelian Kilisesi... Tüm bu yerleri dolaşırken Başkentin sokaklarında gezmeyi özlediğini fark etti. Acılarına, mutluluklarına, öfkesine, nefretine ve intikamına şahit olan bu sokakları gerçekten de özlemişti.

  Akşama kadar gezdikten sonra peşindeki hizmetçiler ve şövalyeler isyan edecek noktaya geldiğinde geziyi sonlandırdı. Firansoa evine dönmek üzere faytona bindi. Frusane ve Ashia bununla birlikte derin bir oh çekmişlerdi. Ayaklarına kara sular inen iki hizmetçi Başkenti hiç bu kadar uzun gezdiklerini hatırlamıyorlardı.

  Maria, Firansoa konutuna varlığında hava kararmak üzereydi. Soğuk çökmüş, ayaz çıkmıştı. İçeri girip büyük şöminenin olduğu yere doğru ilerledi. Bir yandan üstündeki kalın kabanı, şapkayı ve şalı çıkarıp hizmetçilere uzattı.

  Salona girdiğinde şöminenin başında bekleyen Nate'i gördü. Elinde her zamanki gibi bir kitap vardı ve sayfalara kalemle not alıyordu. Gözlerinin altı çalışmaktan mosmor olmuştu. O kadar uykusuz görünüyordu ki Maria, onu daha önce hiç böyle gördüğünü hatırlamıyordu. En uykusuz zamanında bile daha canlıydı. Şimdiyse adam, iki günde çöküntüye uğramıştı.

  "Geldin mi karıcığım? Seni bekliyordum." diyen Nate, elindeki kitabı kapatıp berjerin üstüne bıraktı. Ardından masanın üstündeki çantayı kurcalamaya başlamıştı.

  Maria ona doğru ilerlerken "Geç kaldığım için üzgünüm. Kendimi gezmeye kaptırmışım." diye cevapladı.

  Nate bu esnada çantanın içinden pamuk ve losyon çıkarmakla meşguldü. Malzemeleri hazırlarken "Sorun değil, ben de yeni geldim. Otur da kanını alayım." dedi.

  "Daha önce almamış mıydın?"

  "Yeni bir test keşfettim. Onu deneyeceğiz. Hastalığın hakkında bir ipucu bulabilirim."

  İğneyi çıkaran Nate, şırıngaya tüpten bir şeyler çekmişti. Maria onun yanındaki koltuğa oturup kolunu açtı. Bu testlerin ne işe yarayacağını bilmiyordu ama kocası istediği için kanını verecekti. Yine de ne yaparsa yapsın hastalığının iyileşmeyeceğinin farkındaydı çünkü bu hastalık değil, bir lanetti.

  Şırıngayı koluna batırıp saniyeler içerisinde tüpü doldurduktan sonra turnikeyi çözdü ve pamuğu bastırdı. "Bu kadarı yeterli olur. Pıhtılaşmadan önce mermer üstünde karıştıracağım. Akşam yemeğinden önce dönerim. Bir de..." dedikten sonra Maria'nın eline cam bir şişe tutuşturdu. İçi sıvı dolu soğuk cam şişe kadının parmaklarının arasında yuvarlandı. "Bu şuruptan günde bir kaşık içmeni istiyorum. Şurup bittiğinde kanını yeniden alacağım. İçtikten sonra tuhaf hissedersen ne varsa hepsini bana söylemelisin. Olur mu?"

Bıçağın Ucundaki KontesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin